Montaigne mi Mevlana mı Haklı?

İnsanın önce kendine saygı duyması kişisel gelişim açısından önemlidir. Hayattaki başarılarıyla önce kendi gurur duymalıdır. Başkalarından sürekli onay beklemek, takdir edilmek istemek aslında kendimize güvenmediğimizi gösterir. Bu güvensizlik kendimize saygısızlıktır. Her insanın mutlaka iyi olduğu şeyler vardır. Bunları görmeyip başaramadıklarımıza ya da elde edemediklerimize odaklanmamalıyız. Çünkü bu sefer iç sesimiz sürekli bizi eleştirir, moral ve motivasyonumuzu bozar. Her insanın hayatta başardıklarıyla bir duruşu olmalıdır. Bu duruş kendine güveni gösterir. Ünlü ve başarılı insanlara baktığımızda hepsinin kendine has bir duruşlarının olduğunu görürüz. Olmamız gerekenden daha zayıf bir duruş içinde olmaya Montaigne’nin dediği gibi budalalık diyemem ama doğru bir davranış da değildir.
Toplum içinde yaşadığımız için kendimize özgü duruşumuz olsa da, başkalarına üstünlük taslamamalıyız. Özgüven ve kibir birbiriyle karıştırılmamalıdır. Arkadaşlarımıza karşı paylaşımcı, samimi, mütevazi olmalıyız. Arkadaşlarımıza karşı iyi davranışlar sergilemezsek dışlanabiliriz. Özgüvenli olmak tembel olmayı gerektirmez. Tavşanla kaplumbağanın hikayesini hepimiz biliriz: Tavşan ve kaplumbağa koşu yarışı yaparlar, tavşan kaplumbağayı hor görüp zaten ”Yarışı kesin kazanırım.” deyip biraz koştuktan sonra yarışın yarısında uyur. Kaplumbağa hiç durmadan yarıştığı için tavşanı yener. Tavşanın kendine güvenmesi, yarışı kazanacağı düşüncesi güzel ama kibirli davrandığı ve kaplumbağayı zayıf gördüğü için yenilir. Oysaki kaplumbağa hiçbir zaman ilerlemeyi durdurmamış, her zaman devam edip yavaş yavaş, emin adımlarla bitiş çizgisini geçmiştir.

 

 

(Visited 47 times, 1 visits today)