Uzun yıllar boyunca monarşiyle yönetilen ve başından otuz altı padişah geçen Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı sonrası yıkıldı. Ardından ise Mustafa Kemal Paşa önderliğinde ulusal mücadele yılları başlamış, kongreler düzenlenmiştir.
“Ulusal kuvvetleri etken ve ulusal iradeyi egemen kılmak esastır.” Yirmi üç temmuz 1919, Erzurum Kongresi’nde yayınlanan bildirinin üçüncü maddesi. En başından belliydi mutlak monarşinin yerini ulusal irade ve demokrasiye bırakması gerektiği. Bu ulusal iradeyi somut hale getiren şey ise İstanbul’un işgali ile Mebusan Meclisi’nin dağılmasından sonra Yirmi Üç Nisan 1920’de Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi’dir.
Yirmi Ocak 1921, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun meclis tarafından kabul edilmesi. Anayasa niteliğindeki bu kanun ile egemenlik Türk ulusuna aittir denmiştir. Ancak bu saltanat hükümetinin hala kendini ulusumuzun temsilcisi saymasına engel olmamıştır. Bu nedenle de asıl meclis Bir Kasım 1922’de saltanatı resmi olarak kaldırmıştır.
Bu sırada Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, yeni bir meclis toplayana kadar anayasa tasarılarına devam etmiştir. Bütün dünyanın duyduğu bir hareketi de 22 Eylül 1923’teki bir röportajında ilk defa “Cumhuriyet” kelimesini kullanmasıdır.
On Üç Ekim 1923, Ankara’nın başkent ve hükümetin yönetildiği merkez olması için verilen teklif tek maddelik bir yasa ile kabul edilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından önceki gece Mustafa Kemal Atatürk’ün kendi ağzından Nutuk’ta şöyle ifade edilmiştir:
“Yemek sırasında : “Yarın Cumhuriyet ilân edeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar, derhal düşünceme katıldılar. Yemeği bıraktık. O dakikadan itibaren, nasıl hareket edileceği konusunda kısa bir program yaparak arkadaşları görevlendirdim.”
Peki hiç düşündünüz mü neden 29 Ekim? Yirmi sekiz ekim olabilirdi, bir eylül olabilirdi… Neden özellikle bu tarih seçilmiş? Bunun cevabını vermek için beş sene öncesine gidiyoruz, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı, Osmanlı Devleti’nin bittiği ama yeni bir dönemin başladığı o güne: Otuz Ekim 1918. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın cumhuriyetimizi ilan ederken bu günü seçmesinin sebebi Mondros’un artık tanınmadığına karşı yapılan bir hamleydi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yılında da bizlere seçme seçilme, oy kullanma hakkı veren, harf inkılabı kıyafet inkılabı yapan ülkemizi sadece ileri taşımayı esaslayan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetimizin kurulmasında rol oynayan, bu ülkeyi emek emek işleyen, güzel bir gelecek için canını veren bütün gazilerimizi, şehitlerimizi, Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını özlemle anıyoruz. Atamızın bize bıraktığı bu ülkeye sahip çıkmak için elimizden geleni yapıyor, gelecek nesiller için ülkemizi daha iyi bir yer haline getirmeye çalışıyoruz. Atamızın yüzünü kara çıkarmayacağız.