Bugün Elif’in okula başlayacağı ilk gün. Çok heyecanlı. Onun annesi olarak onunla gurur duyuyorum çünkü okula başlamayı o istedi. Aslında ilkokula başlamasına daha bir sene vardı fakat o bu yıl başlamak istedi. Biz de bu konuda biraz düşündük ve bunun olabileceğine karar verdik. O yüzden bugün Elif ilkokullu olacak. Neyse şimdilik bu videoyu kapatıyorum. Görüşürüz! Videoyu beğenmeyi unutmayın. BİİB video kapanır.
Elif: “Anne, kahvaltım hazır mı?”
Anne: “Evet kızım, gel, masaya koyuyorum.”
Elif: “Geldiiiimmm!”
Elif mutlu ve heyecanlı bir şekilde koşa koşa mutfağa gider ve hızlıca kahvaltısını yapar. O sırada Elif’in annesi:
Anne: “Kızım, boya kalemlerini pembe çantana koydun mu?”
Elif: “Evet anneciğim, hatta sulu boyamı da koydum.”
Anne: “Peki ya kağıtlarını?”
Elif: “Evet, onları da koydum.”
Anne: “Aferin sana.”
Elif kahvaltısını bitirdiği gibi koşa koşa dişlerini fırçalamaya gider. Başta ellerini yıkar, sonra diş macununu diş fırçasına sürmek için dolabı açar, fakat diş macununu orada göremez ve annesine sorar:
Elif: “Anne, diş macunum nerede?”
Anne: “Ahh kızım, unutmuşum! Dün akşam senin diş macunun bitti diye onu çöpe atmıştım. Bugün yenisini almayı planlıyordum. Neyse, sen bugünlük benimkini kullan. Ama dikkat et, benimki naneli olduğu için sana acı gelebilir. Ondan dolayı az sür, tamam mı?”
Elif: “Tamam anne.”
Elif tam iki dakika boyunca dişlerini fırçaladıktan sonra saçlarını iki yandan örer ve ayakkabılarını giymeye gider. En sevdiği ayakkabılarını giyip sırtına pembe çantasını takar, sonra kapıyı açar ve asansörü çağırır:
Elif: “Anne, seni asansörde bekliyorum. Hadi gel!”
Anne: “Tamam kızım, ayakkabımı giyip geliyorum.”
Anne hızlıca ayakkabısını giyer, kapıyı kapatıp Elif’in yanına gider. Asansörden indikleri gibi Elif koşa koşa arabalarına gider. Maksimum on beş dakika sonra okula varırlar çünkü navigasyon öyle gösteriyordur. Fakat vardıkları yer ne okuldu ne de dünyaydı…
Elif önce okulun dış görünüşüne bakar ve çok beğenir çünkü okulun dışı rengarenktir. Ağaçlar mavi, çimler pembe, okul ise mordur. Bu, Elif’in çok hoşuna gider çünkü Elif bütün renkleri çok sever. Ayrıca okul, evlerine çok yakındı.
Elif okula girdiğinde çok şaşırmıştı çünkü buradaki öğrenciler ve öğretmenler çok garipti. Mesela bir öğretmenin ten rengi mordur, bir diğeri yeşildi hatta bir öğrenci gökkuşağı renklerindeydi. Elif başta herkesin kostüm giydiğini sanıyordu fakat öyle değildi. Elif’i gören herkes sanki o bir canavarmış gibi bakıyordu ve Elif bundan çok rahatsızlık duyuyordu. Neyse Elif hiçbir şey olmamış gibi sınıfına gitmeye karar verdi. Sınıfı “yirmi dokuz” idi. Bu sınıf numarası ona çok garip gelmişti çünkü kendisinin birinci sınıf olacağını düşünüyordu. Ne ara yirmi dokuza geçtiğini anlayamıyordu. Elif bunları da kafasına takmadı ve en sonunda zil çaldı. Bütün öğrenciler sıralarına geçti ve hoca da geldi. Öğretmenin ismini bilmediği için Elif hocasına sordu:
Elif: “Öğretmenim, sizin adınız ne?”
Fakat hoca ona anlamaz gözlerle baktı ve ardından şöyle cevap verdi: “WODNDLWNRODNWP.”
Elif artık bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ve korkmuştu. Hemen çantasını alıp okuldan koşa koşa çıktı. Bir de ne görsün, Elif uzaydaydı! Bir an ne yapacağını bilemedi ve etrafına bakınmaya başladı. Kocaman bir tabelada “MİNKOLAND” yazdığını gördü. Annesi, Elif anaokulundayken ona ön hazırlık olsun diye okumayı öğretmişti, bu yüzden Elif biraz okumayı biliyordu. Yerçekimsiz bir alanda olduğu için uçarak her yere gidebiliyordu. Başta buranın nasıl bir yer olduğunu keşfetmek için bir geziye çıktı. Her yer rengarenk olduğu için buraya bayılmıştı. Tek sorun, onların dilini bilmiyordu. Bütün pazara benzeyen yerleri gezip çok garip şekerler topladı ve hepsini yedi. Birkaç saat geçtikten sonra bütün gezegeni gezmişti. Tam gezmeye başladığı noktaya döndüğünde annesini gördü ve uçarak hızlıca annesine sıkıca sarılmaya gitti. Annesi Elif’e:
Anne: “Elifff! ELİİİFFF!”
diye bağırdı. Fakat Elif duymadı, bu yüzden annesi bir kez daha bağırdı ve öptü:
Anne: “Kalk kızım, hadiii! OKUL BAŞLAYACAK!!!”
Elif bir anda uyandı ve bir baktı ki bu gezegen, uzay ve MİNKOLAND aslında sadece bir rüyaymış…