Minik Yüreklerimiz Ne Kadar Güçlü?

İlk blog yazım olarak duygusal, tamamen bana ait düşüncelerle doyurulmuş bir yazı yazmak istedim. Umarım birilerinin kalbine dokunabilir.
İnsan gerçekten farklı ve karmaşık bir yapı. Hem duygusallığı zirvede yaşayıp hem de güçlü nasıl olabiliyor? Ne kadar güçlüyüz peki bu sorunun cevabını kendimize verebilir miyiz? Ben yapamayacağımızı düşünüyorum çünkü bir eşyanın, bir varlığın hayatımızdan gidişini aklımıza getirmek istemezken bunu kaldıramayacağımızı düşünürken birden büyük kayıplar yaşadığımızda bunlarla nasıl başa çıkıyoruzun cevabı zordur. O yüzden ben bu sorunun bir cevabı olduğuna inanmıyorum. Tamamen bunu bir tecrübe olarak adlandırıyorum.whatsapp-image-2016-10-20-at-21-43-52
Peki güçlü olmak bir seçim mi? Keşke olsa buna tamamen yaşantımız karar veriyor. Güçlü olup olmamak bir seçim değil belki evet ama getirisi de yadsınamaz. Mesela güçlüyseniz ya başarılı ya da mutlu olursunuz ya da oldum sanırsınız orası meçhul gerçekten. Ama ben kendimizi güçlü olmak için zorlamayı doğru bulmuyorum tamamen akışına bırakmak gerek ki yaşanacaklar verilmesi gereken tepkilerle karşılanabilsin. Güçlü olup olmamak bir seçim olsaydı bence kimse tercih etmezdi hiçbir insan mutluluklarından ya da sahip olduğu onu o kılan şeylerden ayrılıp ardından güçlü kalmak istemezdi. Peki mümkün mü? Hayır hiç değil çünkü biz sahip olduklarımızın sonsuzluğuna inanır, kendimizi o şeye bağlar ve sonrasında dünyamızın yıkılışını birebir yakından seyrederiz. Bunu beklemeyin bir şeyin sona ermeyeceğine kendinizi inandırmayın bu sizin iradenizle alakalı, güç ise kaybettiklerimizin, vazgeçtiklerimizin, yıkıntılar ve sarsıntılarımızın sonrasında verdiğimiz tepkiler ve hayata devam ediş biçimimiz ile alakalı.

Güçlü olmak sadece kaybetmek demek de değil. Bize ağır gelen, taşıyamayacağımız yükler yüklendiğinde de güçlü olup olmadığımız açığa çıkar. Seçtiğim konu fazlasıyla derin ve düşündürücü buraya ne kadar yazıp çizsem de ne yaşarsanız yaşayın yeni bir olayla karşılaşsanız sanki daha önce hiç güçlü kalmamışsınız, sanki daha önce hiç üzülmemişsiniz, yıpranmamışsınız gibi gelir, beyin hepsini siler ve yine insan kırılır, dökülür belki daha az belki daha fazla…

Sosyal ağlardan birinde dolaşırken bu konuyla alakalı bir söze rastlamıştım “Kızıma güçlü kadın değil, mutlu kadın olmayı öğreteceğim.”
Bu durumda insan ya mutlu oluyor ya da güçlü aslında. Her biri tek başına ele alındığında bir tema ve birbirlerinin konusu. Ama size şunu söylemeliyim ki bu metni yazarken anladım ki bütün duygusal kavramlarımız birbiriyle yakın derecede ilişkili ama bir o kadar da uzaklar.
Bu paragrafa da bir soruyla başlamak istiyorum. Hayatımızdaki en güçlü kişi kim? Ve gerçekten ne zaman yeterince güçlü ve olgun olduğumuzu anlarız? Benim hayatımdaki en güçlü kişi annemdir ve yüksek olasılıkla çoğumuzun öyle ve benim gerçekten güçlü olduğum ve olgunlaştığım an ya anne olduğum gün olur ya da annemi kaybettiğim.

Ben gücün yaşadıklarımızı bir şekilde atlatıp yolumuza eksik de olsa devam etmek olduğunu değil, yaşananlara rağmen pozitif olabilmek, gülmek olduğunu öğrendim annemden ve bu içimizdeki güçten keşfedilmiş mükemmel bir silah, bir savunma.
Siz hayatın cilvesi olarak adlandırdığınız yaşanmak istenmeyen ama engel olamadığınız belki de yaşanması gereken durumlar ardından buna sebep olan kişiler önünde tebessüm edebiliyorsanız içinizdeki gücü az da olsa keşfediyorsanız, gülebiliyorsanız güçlüsünüzdür. Ağız dolusu kahkaha atabiliyorsanız gerçekten güçlüsünüzdür.

(Visited 143 times, 1 visits today)