Mina , bütün hayvanların huzur içinde yaşadığı dünyaya minik bir tavşan olarak gözlerini açmıştı. Hayvanlar aleminde herkese göre bir yer vardı. Kimi aşçı ,kimi itfayeci ,kimi ise şarkıcıydı… Genellikle herkes kendi boyuna ve gücüne göre mesleklerini seçerdi. Fakat Mina gibi bu sınırları aşmaya çalışan hayvanlar da oluyordu. Bu küçük tavşanın tek bir hayali vardı, polis olmak.
Mina ilkokuldan beri arabalara ilgi duymuştu. Arkadaşları yemek pişirip evcilik oynarken o araba yarışı yapmayı ve polisçilik oynamayı severdi. Aynı zamanda spor yapmaya da büyük bir ilgisi vardı. Ortaokul ve lisede de bu ilgisi devam etti ve lisenin son yılında çok sıkı çalışarak girilmesi en zor polis akademilerinden birini kazandı. O tavşan olduğu için akademiye girip giremeyeceğinden şüphe duysa da içinden bir ses ona hep başaracağını söylemişti. Aradan yaz tatili geçti ve akademinin ilk günü geldi çattı. Minik tavşan bu kadar nitelikli bir eğitim alacağı için aşırı heyecanlıydı. Aceleyle sınıfını bulup sınıfına doğru ilerlemeye başladı. Sınıfına girdiğinde hiç beklemediği bir manzarayla karşılaştı. Sınıftaki herkes Mina’nın en az on katı büyüklükteydi. İşinin kolay olmayacağı aşikardı çünkü koskoca kırk kişilik sınıftan sadece on beş kişi polis olarak görev alabilecekti. Herkesin ona karşı olan aşağılayıcı bakışlarını ve alaycı fısıldaşmaları hissedebiliyordu. Eğitmenleri dahil sınıftaki herkes onunla alay edici biçimde konuşuyordu. Kimse minik tavşanla vakit geçirmek istemiyordu. Bu durum her ne kadar Mina’yı üzse de yapabileceği hiçbir şey yoktu. Sonuç olarak hırslanıp hedefine odaklanmaya karar verdi. Fiziksel olarak kısa ve çelimsiz gözüküyordu fakat vücudu ,özellikle de bacakları, sınıftaki çoğu hayvandan daha güçlüydü. Yüksek yerlere kolaylıkla zıplayabiliyor ve tozu dumana katabilecek bir hızda koşabiliyordu. Hiç yılmadı, her zaman daha yükseğe zıplamaya ve daha hızlı koşmaya çalıştı. Gece gündüz antrenman yaptı. Fiziksel artılarının yanı sıra zekası da oldukça ileri bir seviyedeydi. Ortalama bir hayvan bir sorunu beş dakikada çözebiliyorsa, Mina o sorunu iki dakikada çözebiliyordu. Satranç oynayarak problem çözme becerisini geliştirmeye çalışıyordu. Aylar geçti ve Mina sonunda sınava girip o on beş kişi arasına seçilebildi. Herkes şok içindeydi çünkü kimse Mina gibi minik bir tavşanın böylesine zor bir sınavı geçebileceğini düşünmüyordu.
Mina ne kadar zorlanmış olsa da çabalarının karşılığını almış oldu. Aynı zamanda da dış görünüşüne rağmen gücünün ve aklının kabiliyetini, onunla alay eden herkese kanıtlamış oldu. Toparlayacak olursam, kimseyi dış görünüşüne bakarak yargılamamalıyız.