Minik Sürprizim

Merhaba benim adım İrem. Size çok büyük bir öykümü anlatacağım ama önce biraz kendimden bahsedeyim. Annemin adı Zeynep, babamınki ise Mustafa. Annem otuz yedi yaşında, babam ise otuz sekiz yaşında. Şuan ben 5. sınıfım. Günlerden salı günü, sabahın erken saatlerinde uyandım. Ardından kıyafetlerimi giyip okula gitmiştim. İlk önce kahvaltıya çıkıp peynir, zeytin ve bir dilim ekmek yedim, ardından merdivenlerden inip sınıfıma yani 5/C sınıfına gittim. Arkadaşlarımdan yakın arkadaşım olan Derin yanıma gelmişti. Derin’le sohbet ettikten sonra zil çaldı ve bizde sıralarımıza oturduk. Sınıf öğretmenimiz Selin sınıfa gelip bize sonraki derste matematik sınavı olacağımızı söyledi. Ama bir sorun vardı ve benim matematik dersim birazcık kötüydü. Bu nedenle çok üzülmüştüm. Hemen aklımda soru işaretleri belirdi ”ya yapamazsam, ya öğretmenim karneme sıfır, bir gibi düşük notlar verirse” diye. Ama ben yine de çok üzülmedim. Çünkü yapamazsam bile bizim için en önemli olan ay sonu sınavlarında yapardım, çünkü doğruyu öğrenmiş olurdum. O ders matematikten defter çalışması yaptık ama sandığımdan çok daha iyi yapmıştım. Neredeyse tüm soruları doğru yapmıştım. Sonra zil çaldı ve biz Derin ile beraber kantine gidip meyve suyu içtik. İçerken de sınavdan konuştuk. Hatta ben ve Derin’in çok güzel bir yarışması vardı: Ben Derin’e istediğim bir matematik sorusunu soruyordum, Derin ise onun cevabını veriyordu. Eğer Derin doğru bilirse sıra Derin’e geçiyor, yanlış bilir ise tekrar ben soruyordum. Bu oyunu genelde sınavdan önce oynardık. Çok güzel bir oyundu hem Derin sınavda sorulacakları tekrarlıyordu hem de ben tekrar ediyordum. Aslında Derin sınıfın en iyi matematik sorusu çözebilen kişilerindendi. Ama aslında herkesin her konuyu unutabileceğini biliyordu. Onun için sadece o değil ben de ona soruyordum. Sonra biraz bu oyunu oynadık ve zil çaldı. Sonra sınıfa geldik ve Selin öğretmen  bu sınavın karne notumuzu belirleyeceğini söyledi. şok oldum!  Öğretmenimiz kağıtları dağıttı ve hayatımın en heyecanlı anıydı. Sınav kitapçığını açınca tüm soruların zor olmadığını fark ettim ve rahatladım ‘’ohhh’’ diyip sınavıma devam ettim. Sorular gitgide zorlaşıyordu. Ve hemen en son sorudan başladım ve ilk üç soruyu bitirince  acayip mutlu olmuştum. Ardından diğer soruları da yapabilmiştim ve teneffüs zili çalmıştı. Dışarı çıkınca Derin bana sınavdaki üçüncü soruda takıldığını söyledi. Bunları konuşurken zil çaldı ve  içeri girdik. Görsel sanatlar öğretmenimizin adı Sevgi’ idi. O ders çok eğlenecektik. Öğretmen bize cetvel ile rastgele çizgiler atıp güzel bir şekil oluşturmamızı söylemişti. En çok dört ve beş santimlik çizgiler atmıştım ve  öğretmenime gösterdiğimde öğretmenim ‘’çok güzel olmuş istersen boyayabilirsin’’ dedi. Ben de boyadım tabii. Tekrar öğretmenime gösterince şok oldu ve ‘’teneffüste odama gel’’ dedi. Evet resim yeteneğimin iyi olduğunu biliyordum ama bu kadarını da bilmiyordum. Aslında resmime bakınca gerçekten de öyleydi. Ama bence öğretmenim kullandığım yaklaşık yedi rengi kullanmama bakmıştı. Aslında benim resimle alakalı farklı bir bakış açım var mesela çok fazla kişi kırmızı ve yeşili çok uyduramaz ama ben çok güzel uyum sağlatabiliyorum. Öğretmenimin odasına gittiğimde birine bakıp bakmadığımı sordu. Biraz bozulmuştum çünkü beni haksız yere suçlamıştı. Ama neyse ardından Derin beni sınıfta bekliyordu sonra beraber biraz sohbet edip oyun oynadık. Sonra zil çaldı ve sıralarımıza geldik. Üç ders boyunca Selin öğretmenin dersiydi ve biraz defter yapıp, sosyal bilgiler kitabından işledik. Böyle, böyle günün sonuna geldik. Eve gitmem için beni annem okuldan aldı. Ardından annemle her salı günü gibi AVM’ye gidip kendimize alışveriş yaptık. İlk önce kendime bir elbise ve şapka aldım. Sonra kırtasiyeden üç tane çizgili, iki tane düz defter aldım.  Yolda annem ‘’Evde seni çok büyük bir sürpriz bekliyor .‘’ dedi. Ben sürprizin ne dolduğunu anneme sorsam da bana söylemiyordu. Eve geldim ve ellerimi yıkayıp üstümü değiştirmeye gidiyordum ki yatağımın üzerinde mavi çizgili bir kutu duruyordu. Annemin sürprizinin ne olduğunu anlamıştım. Çünkü annemden kaç gündür takılarımı düzenlemek için bir kutu istiyordum ama bir türlü bir kutu bulamıyordum. Ardından tam kutuyu bir kenara koyacaktım ki kutunun içinden ‘’meov,miuv’’ vb. sesler geliyordu. Tabi korkmuştum, önce şok etkisiyle kutuyu yatağıma fırlattım fakat  birkaç saniye sonra ise kutuyu açtım ve ne göreyim? Masmavi gözlü, sapsarı tüylü bir kedi. Ardından kediyi iki elimin arasına alıp ‘’Sen nerden çıktın ya’’ dedim ve ‘’o zaman artık sen Minnoş’sun’’ dedim.

(Visited 8 times, 1 visits today)