Bu yazıda bahsedeceğim esas konu Michal Kubiak ve benim saçma tanışma hikayemiz olsa da öncelikle size onun hakkında birkaç bilgi vereyim.
Michal Kubiak 23 Şubat 1988’de doğmuş, 28 yaşında Polonyalı bir voleybolcudur. Genç yaştan beri birçok farklı takımda, ,smaçör olarak görev yapmıştır. Aynı zamanda Polonya Milli Takımında kaptanlık yapmaktadır. Michal Kubiak kariyeri boyunca birçok madalya ve ödül almasına rağmen boyu 1.91’dir ve 1. Lig voleybolcularına kıyasla fark edilir derecede kısadır. (1.Lig erkek takımlarında genellikle 1.95 m ve üstü voleybolcular tercih edilmektedir.) Peki ya bu adam ne yapıyor da kendisinden çok daha fazla boy avantajı olan bunca voleybolcu arasında öne çıkabiliyor? Ben de kendime bu soruyu soruyordum. Onu sahada görene kadar.
Bundan 2 yıl kadar önce 2014 yılının Kasım ayıydı. Antrenörümüz en iyi Türk takımlarından Halkbank ile yurtdışından gelen ve dünya voleybol liginde küçümsenemeyecek bir yere sahip olan Zenit Kazan’ın maçı olduğunu söyledi ve maça gidip oyuncuları gözlemlememiz için bize davetiye dağıttı. O süreç esnasında ne Halkbank ne de erkek voleybol takımları hakkında bilgi sahibiydim bu sebeple oraya sadece takıma uyum sağlamak ve o zamanlar tam olarak bilmediğim pozisyonları öğrenmek amacıyla gittim.
Maç başlamadan önce takım arkadaşlarımla buluştuk ve uzun uğraşlar sonucunda sahayı net olarak görebildiğimiz bir yer bulabildik. Biz salona girdiğimizde zaten koşmaya başlamış olan oyuncular biz yer bulduktan on beş dakika kadar sonra kolu açmak için maç başlamadan önce yapılan 4 numara hücumuna geçtiler. Biz voleybolcuların tekniklerini gözlemlerken diğerlerinin arasında adeta parlayan bir tanesi çarptı gözüme. Adını öğrenmek için sabırsızlıkla bizim bulunduğumuz tarafa arkasını dönmesini bekledim ve sonunda siyah formasının sırt kısmındaki yazıyı görebildim “KUBIAK 13”. Maç başlayana kadar Kubiak’ı daha dikkatli izledim. Onun diğer voleybolculardan farklı olduğunu önceden fark etmiş olsam da maç başlayınca bu düşüncemde yanılmadığımı anladım. İlk servis atıldı, libero manşet aldı derken top Michal Kubiak’a geldi ve o başladı. Karşı takımın oyuncularıyla onlardan 10, hatta bazılarından 20 cm kısa boyuyla alay etmeye başladı. Çok güçlü veya çok uzun muydu? Hayır. Ama eğer iyi gözlemleyebildiyseniz her bir hareketindeki zeka parıltısını, tekniğini ve hızını kullanışındaki estetiği yakalayabilirdiniz.
O akşam eve gider gitmez onun hakkında araştırabildiğim kadar çok şey araştırdım, Halkbank maç tarihlerini takip etmeye başladım ve gidebildiğim bütün maçlara gittim. Onunla tanıştığım gün (tanışmak denir mi bilemiyorum ama) yine bir maça gitmiştik o her zamanki gibi oynamıştı ve bir maç sonu daha. O günde herkesin aksine sahaya inip fotoğraf çektirmeden gitmeye hazırlanıyordum o sırada Kubiak da soyunma odasına gitmek için bizim oturduğumuz taraftaki kapıya doğru geliyordu. Ben henüz ne olduğunun farkına bile varamamışken kolumdan sertçe çekildiğimi hissettim. Ablam ki o da Michal Kubiak’a olan hayranlığımdan haberdardı, beni ona doğru yavaşça itti ve fotoğraf çekmek için izin istedi. Bundan sonra olaylar o kadar hızlı gelişti ki arabaya bindikten sonra net olarak hatırlayabildiğim tek şey yan yana durunca sahada göründüğü kadar kısa olmadığıydı.
Bu saçma fotoğraf anısına giriş cümlesinde tanışma dememin nedeni tanımlayacak başka kelime bulamamış olmamdır. Fakat eğer bu sebeple beklentilerinizi yüksek tuttuysam özür diliyor ve bana upuzun gelen bu yazıyı noktalıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=xbKIp9seT7A