Metruk Dünya

    Kara kutu sonsuz mudur yoksa sonsuzluğun tam da kendisi midir? Sorusuyla zihnim kapana sıkışmışken bedenim ve gücüm karanlık bir odanın ortasında bağlanmışlardı. Beni buraya getirenleri az çok tahmin edebiliyordum fakat beni kaçırıp kilitleyecek kadar yürek yiyecek kimseyi tanımıyordum. Güçlerimi kullanmaya çalıştım fakat elimi açmama engel olacak şekilde ısı geçirmez bir kilit yapmışlardı. Doğruyu söylemek gerekirse etkilenmiştim fakat bu buradan çıkamayacağım anlamına gelmezdi.

    Yaklaşık bir saat kadar gücümü toplamaya çalışmıştım ama vücuduma ne yaptılarsa artık bir türlü toparlanamıyordum. Odaklanmaya çalıştıkça başım inanılmaz derecede ağrıyor ve dönüyordu.

    Şu ana kadar buraya kimsenin gelmemesine karşın aklımda parçalar oturmaya başladı. Belli ki ekibimin beni kurtarmasını bekleyip onlar gelince de bizi gafil avlayıp buraya kilitleyeceklerdi.

    Yaklaşık 50 yıldır bu kadar iyi organize edilmiş bir kaçırma planı görmemiştim. Her ince ayrıntıya büyük bir özen sarf edilmiş ve sonucunda da burada kilit altındaydım. Beni bile tuzağa düşüren bu adamları bulup bir an önce ortadan kaldırmam gerekiyordu. Tabii bunun için de gücüm lazımdı. Ellerimi tekrardan zorlandığımda çabam yine boşa çıkmıştı. Eğer buradan tek başıma çıkabilirsem onları gafil avlayabilirdim, tek gereken sadece bedenimdeki ilacın etkisinin gitmesiydi.

    Yavaş yavaş gücüm tekrar gelirken tek yapmam gereken sabırlı bir şekilde beklemekti. Garip olan bir şey vardı o da hiç beni görmeye gelmemeleriydi, muhtemelen beni bir kameradan falan izliyorlardı.

    Gücümün yarısından fazlası gelirken bu kilit daha fazla bana dayanamazdı fakat hala daha bana yeni bir ilaç vermek için de gelmediler.

    Ellerim gittikçe ısınırken kilit artık dayanamıyordu. Tık diye kilit açılma sesini duyduktan sonra başlarına gelecekler için o adamlara acıdım. Odanın kapısını açmaya çalıştığımda kapı kolunu gücüm alev sayesinde eriterek bir zamanlar hapsim olan yerden büyük bir gururla çıktım. Çıktığım anda koridorda hareketsiz yatan onlarca adam gördüm. Gittikçe sinirlenirlenirken gözlerimin ateş rengini aldığını hissedebiliyordum. Damarlarımın içinde akan alev gittikçe ısınırken ben adamların hepsinin öldüğü düşüncesiyle dışarı çıktım. Çıkmamla beraber yıkılışım bir oldu çünkü her ayak basmalık yerde insanların cansız bedeni duruyordu. Gökyüzüne baktığımda artık o maviliğinden hiçbir şey kalmamış ve yerini alev kırmızısına bırakmıştı. Yağmur gibi akan ama aslında alev tanecikleri, dışarıda olan bütün insanların canını oracıkta kaybetmesine sebep olmuştu.

    Normalde gökdelenlerin olduğu yerde beton yığınları duruyordu. Milyarlarca insan dışarıdaysa alev tanecikleriyle, bir çatının altındalarsa korkunç bir depremin sonucunda canlarını vermişlerdi. Ekibimin binasına gittiğimde ise hepsinin yüzünde acı dolu bir ifadeyle can verdiklerini gördüğümde ailemi ikinci kez kaybetmenin acısıyla gözyaşlarım olan alev tanelerini ikinci defa yavaş yavaş akıttım.

    Yağmur gibi yağan alev taneleri benim damarlarlarımda akan alevden dolayı bana zarar veremiyordu. Yere çöküp acı dolu bir şekilde yakardığımda ise kıyamet gününün geldiğini ve benim dışımda bütün canlıların öldüğünü sonunda kendimi inandırabilmiştim. Bütün umudum bitik bir şekilde yerde yatan insanlara bakarken şimdi ne yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ta ki bir kadının topuklu ayakkabılarının sesini duyana kadar.

    Gözleri benim gibi alev rengi olduğunu gördüğümde ise şaşırmıştım. Yaşı olmasına rağmen hayatımda gördüğüm en güzel kadın olabilirdi. Yanıma güçlü adımlarıyla geldiğinde “ Sonunda bize kimse engel olamaz kızım. “ dediğinde ise bütün bunların yapanın annem olduğunu fark ettiğimde olamaz olamaz diyen acı dolu yakarışlarım kulaklarımı sağır etmişti. “ Sonunda sen ve ben bir araya gelebildik, ve bundan sonra da bütün evreni yöneteceğiz.” dediğindeyse hayatımda hiç görmediğim annemin böyle bir kadın olmasını asla beklemiyordum. Asla diye bağırırken her şey karardı ve soğuk terlerimle ıslanmış olan yatağımdan fırladım. Bütün yaşananların kötü bir kabus olduğunu anladığımda rahatlamanın etkisiyle bir oh çektim. Kafamı kaldırınca kapını eşiğinde ellerini bağlamış duranı gördüğümde kabusumdaki kadın olduğunu anladım.

    “Var mısın iddiaya.” dediğinde ise beynimden vurulmuşa döndüm ve her şeyin gerçek olduğunu fark ettim.

   

    

(Visited 48 times, 1 visits today)