Metin’in Zengin Olma Öyküsü

Bir zamanlar, Anadolu’nun kalbinde bir köyün içinde adı Metin olan bir çocuk yaşardı. Bir babası birde kardeşi vardı. Annesi kardeşini doğururken ölmüştü. Babası ise herhangi bir işle uğraşmaz sabahın 8’inde kalkıp köyün kahvesinde gece 1 2 lere kadar arkadaşlarıyla takılırdı. Bu yüzden evde kardeşiyle tek başına kalırlardı. Eve para girmediği için yiyecek alamazlardı. Bu da onları hırsızlığa yönlendirmişti fakat isteyerek yapmıyorlardı. Bazen 2 3 gün yemek yemedikleri oluyordu en sonunda dayanamayıp pazardan kendileri için birkaç şey çalıyorlardı. Bunun yüzünden babaları her seferinde pazardaki insanlarla kavga eder sonrasında eve gelip kardeşiyle kendisini azarlardı. Bu şartlar içinde yaşamak hem kardeşinin hem kendisinin zoruna gidiyordu.

 

Bir sabah uyandığında mutfaktan babasının ve kardeşinin sesi geliyordu. İlk başta babasının evde olduğuna şaşırmıştı, sonrasında kardeşini azarladığı düşüncesiyle sinirli bir şekilde mutfağa gitti. Mutfağa girdiğinde masanın üstünde bir cihaz duruyordu. Kardeşiyle babası bu cihazla ilgileniyordu. İlk başta ne olduğunu anlayamamıştı fakat sonradan karşı komşularının salonunda bulunan cihaz olduğunu anladı. Televizyon deniyordu bu cihaza. Bazı günler komşu çocuğu buna bakarken kardeşiyle beraber onlarda pencereden gizlice bakıyorlardı. Fakat şuan masanın üstünde duran komşularında bulunandan daha büyük ve şaşalı duruyordu. Kardeşi abisi sormadan başlamıştı anlatmaya: Ölen annelerinin erkek kardeşi yani dayıları Almanya’dan göndermişti. Çok zengin olan dayılarının bu cihazı üreten fabrikaları vardı ve kardeşinin hatırına bunu onlara göndermişti. Babası Metine artık kendisi kahvedeyken bu televizyon denen cihazla ilgilenebileceklerini bir daha komşularınınkinden gizlice izlemelerine gerek kalmayacağını söyledi. Buna çok sevinen kardeşi ve Metin heyecanla televizyonu gönderilen kutunun içindeki yönergeleri okuyup uygulayarak kurmayı başardılar. Sadece 6 kanala erişebiliyorlardı. Bunlardan ikisi haber kanalı, biri çizgi film kanalı diğer ikisinde de şarkı çalıyordu. Son kanalda da bir yarışma programı vardı. Kardeşiyle beraber sürekli bu kanalı izliyorlardı. “Hızlı olan kazanır” adlı bu yarışmada bir sürü yarışmacı parkur yaparak önlerindeki engelleri aşarak sona ulaşmaya çalışıyorlardı. Yarışmanın adı da buradan geliyordu. Her kazanan bir sonraki tura geçiyor en sonunda şampiyon olana ise büyük miktarda para ödülü geliyordu. Bu para ödülü o kadar yüksek bir miktardı ki bir anda dayılarının servetine erişebilirlerdi. Günler geçtikçe kardeşiyle beraber bu ödülün hayalini kurmaya başladılar ve sanki yarışmaya katılmışlar gibi kendi kendilerine koltuktaki ve yataklarındaki yastıkları kullanarak kendilerine parkur hazırlayıp birbirleriyle yarışıyorlardı. Kazanana ise kaybeden kişi kendi ekmeğinden parça vermek zorunda kalıyordu.

 

Televizyonun gelmesinin üstünden 5 yıl geçmişti. Metin 20 yaşına kardeşi ise 18 yaşına gelmişti. Babası hastalığa yakalanmış ve yataktan kalkamaz hale gelmişti. Fakat hala daha yarışma programı oynamaya devam ediyordu ve ilk günkü heyecanlarıyla izlemeye devam ediyorlardı. Artık babası da onlarla birlikte izliyordu. Köye gelen zengin bir şahıs artık kendilerine her gün ekmek desteği sağlıyordu bu yüzden hırsızlığı bırakmışlardı fakat başkalarına muhtaç olarak yaşamak babasının da dahil zorlarına gidiyordu. Bir gün bu zengin şahısın evine siyah camları kapatılmış bir araç gelmişti. Metin günlük ekmeklerini almak için adamın evine gitmişti. Kapıyı çaldığında kapıyı başka birisi açtı. Şık giyinimli bir beyefendiydi fakat yüzü çok tanıdık geliyordu. Adam konuşmaya başladığında anladı ki  bu beyefendi izledikleri yarışma programının kurucusuydu. O olduğunu anlayınca heyecanla kendilerine ve kurduğu yarışma programına olan hayranlığını dile getirmeye başladı Metin. Adam böyle bir hayranlıkla karşılaşınca ilk başta şaşırdı ve konuşmak için Metini içeriye davet etti. İçeride bu yarışma programında önceden yarışmış olan kişiler bulunuyordu. Metin gözlerine inanamamıştı ve rüyada olduğunu sandı. Fakat yaşanan şey tamamen gerçekti. Tüm yarışmacılarla tanışıp her birine hayran olduğunu dile getirdi. Son kişiyle de tanıştıktan sonra evden gidecekti ki yarışmanın kurucusu kendisine bir teklifte bulundu: Yarışmaya katılmak ister misin? Dedi Metine. İlk başta heyecandan dili tutulan Metin zar zor ağzından isterim diyebildi. Haftaya ki yarışmada oynayabilirsin dedi adam fakat bunun için şimdi bizimle beraber gelip hazırlık yapmalısın dedi. Hemen eve koşup eşyalarını hazırladı kardeşine ve babasına durumu anlatıp onlara veda etti. Yarışma yurt dışında Dominik’te oynanıyordu. Oraya uçakla gidildiğinden yarışma bir haftada olsa uçuşları beklemek zorunda olduklarından 3 hafta boyunca evden uzak kalacaktı. Metinin hayali bu yarışmayı kazanıp para ödülünü alıp kardeşini ve babasını yoksulluktan kurtarmaktı.

 

Bir haftanın sonunda hazırlıklarını tamamladı ve artık yarışmaya hazırdı. Birçok ünlü isim bulunuyordu. Çizgi film karakteri sandıkları Temel Reis ve Şimşek Mcqueen bile vardı. Bu isimlerin arasında tanınmayan tek kişiydi. İlk turda şarkıcı Murat boz la karşılaştı. 2 saniye farkla Murat bozu eledi. Bu zorlu rakibi nasıl elediğini hiç kimse anlayamamıştı. İkinci turda Yıldız Tilbe’yle karşılaştı. Önceki tura göre 5 saniye daha uzun bir süreyle onu da eledi Metin. 3. Tura gelmişti ve eğer bu turu da geçerse finale yükseliyordu. 3. Turda rakibi ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo idi. Herkes Metinin kaybedeceğini düşünüyordu ki denge kısmında Cristiano Ronaldo düşerek en başa döndü böylelikle bu turu da kazanmıştı. Kendisine inanamayan Metin’in son turda rakibi Şimşek Mcqueen’di. Son tur başlamak üzereydi ama Metinin aklında babası ve kardeşi vardı. Bu turu da yenerse büyük para ödülünün sahibi olacaktı ve kardeşi ile babasını muhtaç durumdan kurtarabilecekti. İçinden “Benim başaramayacağım şey yoktur.” Dedi ve düdük çaldı. İki yarışmacıda son sürat koşmaya başladı. Engelleri teker teker aşıyorlardı. Son kısma geldiklerinde Şimşek Mcqueen önde gidiyordu. Kaybedeceğini sanmıştı fakat bir anda Şimşek Mcqueen’in ayağı takıldı ve yere düştü. Bunu fırsat bilerek son sürat koşmaya başladı ve sona ulaştı. Kazanan Metin’di! Tüm yarışmacılar onu tebrik etti ve yarışmanın kurucusu beyefendi bizzat elleriyle para ödülünü Metin’e Verdi. Hem zengin hem ünlü olmuştu. Tüm dünya bu tanınmayan kişinin nasıl kazandığını anlamamıştı ama tebrik ediyorlardı.

 

Metin 1 hafta sonra memleketine, köyüne geri döndü. Eve girdiğinde babasıyla kardeşi kendisi bekliyordu. Babası da ayağa kalkmış onu bekliyordu. Uzunca bir süre sarıldılar. Babası kendisiyle gurur duyduğunu söyledi ve onu tebrik etti. Kardeşi de aynı şekilde abisini tebrik etti. Belki de Bu yarışmayı dayıları olmasa öğrenemeyeceklerdi ve zengin olamayacaklardı. Bu yüzden dayılarına bir teşekkür mektubu gönderdiler. Artık kimseye muhtaç değildiler ve bu parayla ömür boyu geçinebilirlerdi.

(Visited 6 times, 1 visits today)