Hayatımızın en büyük sorunlarından biri ön yargılarımızdır. Ne yazık ki mesleklerin cinsiyete göre ayrılması, cinsiyetin toplumsal cinsiyete dönüşümü de toplum içerisindeki bu ön yargılara örnektir. Bu noktada cinsiyetin toplumsal cinsiyete dönüşümü de kültürün o cinsiyet ile ilgili beklentileri ve algılamaları ile doğrudan ilgilidir. Ayrıca cinsiyet ayrımı da sadece mesleklerde değil, başka konularda da var ama bence en saçması meslek seçimiyle ilgili olanıdır.
Kadının erkeğe benzetilmesini de doğru bulmuyorum, “erkek gibi kadın”. Kadın ve erkek, birbirinden ayrılmak, biri diğerine üstün tutulmak için değil, birbirlerini tamamlamak için vardırlar. Erkek gücü, iradeyi simgeler ve bu yönleriyle üstünken, kadın da şefkat, ince ruhluluk özellikleriyle erkeğin eksik olduğu alanları tamamlar. Meslekler de onların bu üstün yönlerine göre belki onlara yakıştırılabilir.
İnsanların fiziksel özellikleri, ilgi alanları ve becerileri de cinsiyetten ayrı olarak insandan insana değişir. Meslek seçerken dikkate alınması gereken unsurlar bunlardır, cinsiyet değil.
Tabii ki insanların kendisine uygun meslek seçmesi gerekli ve önemlidir. Bir kadını, ağır inşaat işlerinde çalıştırmak anlamsız, anlamsız olmasının ötesinde bir zulümdür. İnşaat mühendisi olmak konusunda bu değerlendirme değişebilir, ama bu onun altından kalkamayacağı şekilde çalıştırılması anlamına gelmemelidir.
Diğer taraftan, mesela hemşirelik, toplumumuzda, hep kadınlara kondurulan, erkeklere pek yakıştırılmayan bir meslek. Ancak neden bir erkek hemşire olamasın ki? Neden bu cinsiyet kalıp yargıları yüzünden istediği, ilgi duyduğu işi yapmasın; hayallerinin peşinden koşmasın? Ayrıca istediği lakin cinsiyetinden dolayı beğendiremediği mesleği seçen insanlar başarılı olduğunda da bu yolda şüphesiz ön yargılar peşlerini bırakmayacaktır.
Bu kalıp yargılara daha birçok örnek verilebilir. Bir erkeğin pilot olabileceği gibi bir kadın da pilot olabilir. Sabiha Gökçen (ilk Türk kadın pilot) bu ön yargı için çok güzel bir örnektir. Veya askerliği bir meslek olarak değerlendirecek olursak kadınlarımızın da geçmiş savaş veya çatışmalarda belki subaylık yapmamış olmalarına rağmen; türlü tabiat zorluklarına göğüs gererek erkek askerlerimize cephe arkasında mermi taşıma, silah nakli gibi pek çok hizmet ve destekleri olmuş; bazen ellerine silah alıp cepheye de gitmiş, bir nevi askerlik görevi de yapmışlardır. Her ne kadar erkeklere zorunlu askerlik yaptırılmasından mıdır, geçmiş savaşlara yine toplum yargılarından dolayı erkeklerin gönderilmesinden midir nedendir, askerlik bir erkek mesleği olarak görülse de günümüzde meslek olarak askerliği seçmiş ve bu ön yargıları önemsemeden işini yapan kadın askerler de bulunmaktadır.
Eğer bir mesleği anlatırken başına toplumca yakıştırılmayan cinsiyeti getirerek söylüyorsanız, ortak kullanılan bir ismi duyduğunuzda mesleği de dikkate alarak bu kişiye bir cinsiyet yapıştırıyorsanız bunu tekrar düşünün; düşüncelerinize çekidüzen verin derim. Mesleklere cinsiyet takmak bir küçümsemedir, kısıtlamadır. İnsanların önüne engel koymamalıyız, herkes istediği ve yapabileceğine inandığı mesleği yapabilmelidir.
Sonuç olarak; mesleklerin cinsiyetinin tartışılması, meleklerin cinsiyetinin tartışılması kadar gereksiz bir konu olabilir. Aklın ve vicdanın bize söylediği; meslek yakıştırmanın cinsiyet temelinde değil, o mesleği sevme, ona göre donanma temelinde olması gerektiğidir.