İnsanlar, çok uzun süre şeytanın ruhunun insanlarınkinin içine girmesini birçok hastalığın tanısı ve tanımında kullandılar. Yine aynı insanlar, fakat daha varlıklıları, geceleri gökte uzanan parlak bir noktanın kendi kaderlerini belirlediğine inandılar. Oysa demirlerine tutundukları koca, ihtişamlı binanın kendi üzerlerinde fiziksel anlamda daha fazla etkisi olduğuna eminim. Bu çıkarımı bugünlerde bir lise öğrencisi bile yapabilir. Ancak ne Babilliler ne Romalılar ne de Çinliler kaderlerini belirleyenin bir ışık hüzmesinden daha fazlası olduğuna inanmak istediler.
Bazılarımız; astrolojinin kendi üzerilerinde ciddi bir etkisinin olduğunu düşünüp gazetelerdeki astroloji köşelerini sıkı sıkıya takip ederken bazılarımız da bunun fazla üzerinde durulmaması gereken, basit ve zararsız bir inanç olduğuna inanırlar. Bunu, yanlış tahminleri yüzünden idam edilen Çinli astrologlara anlatmayı denemeliler. Ya da Yeni Çağ ve Orta Çağ’ın kilise tarafından öldürülmeleri buyrulan atılgan ve rasyonel düşünürlerine söylemeye çalışmalılar. En kötüsü de uygarlığın zamanından çalmış bu “zararsız” inanç. Her anlamda, özellikle astronomik, bilimsel ilerlemelerin önünü kesmiş; insanların göğe baktığında tepsi etrafında dönen ışıklı küreler hipotezlerinden fazlasını üretmesini uzun bir süre engellemişti.
Tabii katkılarından da bahsetmek gerek. Astroloji olmasaydı siz pazar kahvenizi içip haftalık burç yorumunuzu okurken yeni bir haftada sizi nelerin beklediğine dair düşler kuramayacaktınız, ne büyük kayıp (!). Yeni tanıştığımız kişilere de ne sorardık kim bilir? Eh, ama siz de haklısınız; küresel konuları ele almak, bilimsel gelişmelerden bahsetmek veya en son izlediğiniz filmi tartışmaktansa ay burcunuzun kişiliğinizi hangi yönde etkilediğini konuşmak elbette çok daha keyiflidir.
Batlamyus (Claudius Ptolemaeus), gezegenleri bilim insanı gibi izleyip onların davranışlarını falcı gibi yorumlamaya başladığından beri süregeliyor bu “çok gelişmiş(!) insan-yıldız/gezegen tahlili”. Belki önümüzdeki birkaç yüzyıl içinde insanlar gezegenler arası yolculuk sırasında elektronik gazetelerinden okurlar Venüs’ün bu seferki uzaklaşmasının kişisel hayatlarını nasıl etkileyeceğini, bizzat kendileri Venüs’e yaklaşırken.
Yine de Batlamyus göğü izlemeye bayılırdı. Yıldızlara ve gök kubbeye, diğer gezegenlere aşıktı. Bu yönde yaptığı bazı gözlemleri, bilimin bin yıl sonra işine yarayacaktı. Göğe bakıp yıldızların devinimlerini izlediğinde ayaklarının yere değmediğini söylemiştir*. Krallarının geleceğini yıldızlarda arayan Batlamyus gibi birçok astrolog da; modern astronomiye katkı sağlayacak küçük ipuçları bulmuş, çorbada onların da tuzu olmuştur. Nihayetinde uygarlık böyle bir şey!
Göğe bakıp geleceklerini görmeye çalışan insanlar hâlâ var. Hâlâ cevabı yeryüzünde aramak yerine, gökyüzünden medet umuyorlar. Ancak artık yöneticiler kararlarını gezegen hareketlerine bakarak almıyorlar. Astrolojinin benimsendiği dönemlerde kilise astronomiye dair bir cümlede, yargıya başvurarak bazen de kendi kararıyla araştırmacının infazına hüküm verebiliyordu. Modern bilimin astronomiyi temel aldığı bu dönemde ise sıradan bir kitapçıdan astroloji üzerine bir kitap almanız mümkün.
Bugünlerde hemen hemen sokaktaki herkes burçları, burçların özelliklerini ve tarihlerini sayabilir. Ancak çok azımız gezegenleri ve özelliklerini tek çırpıda sayabilir; yıldızlar, nebulalar ve galaksiler hakkında genel kapsamlı tanım yapabilir. Astroloji ve falcılık bir meslek olarak tercih edilebilir; astrologlar gündüz kuşağı programlarına davet edilir ve stüdyodan alkış sesleri yükselir. Saatlerce temelsiz ve kanıtsız varsayımlar üzerine yorum yaparlar, programın sonunda kitaplarını tanıtır ve evlerine giderler. Astronomları ise bazı konferanslar ve unutulmuş belgesel kanallarındaki arada bir yayımlanan belgeseller dışında pek göremeyiz. Eğer almak isterseniz diye kitapçınız az sayıda bilimsel dergi getirir. Rafın önünde duran magazin dergilerinden pek göremeseniz de arka taraflarda bir yerlerde bulabilirsiniz. Bu bilim dergileri doğum haritanızı çıkaramasa da yıldızlararası uzayın haritasının neye benzediği gösterebilir.
“Venüs, aşk gezegenidir.”, “Satürn’ün halkalarından ayaklarımı sallandırmak istiyorum!”, “Plüton’u nasıl gezegenlikten çıkarırsınız? Zavallı Plüton!” gibi ifadelerin kullanımı beni her zaman hayrete düşürür. Astronomi de Biyoloji, Kimya ve hatta Fizik kadar bilimdir. Yine de bugüne kadar hiç kimsenin “Kütle Çekim Kanunu, aşıkların kanunudur.”, “Fransiyum bilgelik elementidir.” veya “Targidradlar kadar güçlü hissediyorum, tüm koşullara dayanabilirim.” gibi cümleler kurduğunu duymadım. Astroloji olmasaydı muhtemelen benzeri ifadeleri astronomi için de duymazdık. Bu sebeple astroloji, astronomik terimleri yaygınlaştırıyor. Yine de çoğumuz Venüs’ün lavlarla kaplı olduğundan çok aşkla anıldığı söyler; Plüton’un sevimli ve küçük olduğunu fakat buzdan bir küre olduğunu bilmeyiz.
Astroloji günümüz dünyasında bilimin ilerleyişini elbette engellemez fakat halk arasında yaygınlaşmasını önler. Rasyonel çıkarımlar yapma becerisiyle aramıza set çeker, geleceğin avucumuzun içinde değil de uzanamayacağımız gök kubbenin başka bir ücra köşesinde olduğuna bizi inandırır. Zihnimizin sınırlarına set çeker, onlarla alay eder astroloji. Eğer bir gün gökyüzündeki yıldızları televizyondakilerden daha fazla merak eder, evrendeki konumumuzu anlama konusunda bir istek doğarsa içinizde; işe, sabahları burç yorumunuza bakmayı bırakıp bilimsel bir iki metin okumayı alışkanlık haline getirerek başlamanız gerekecek. Sonuçta Jüpiter, Satürn, Neptün ve diğerleri, size kin gütmeyecek kadar meşguller. Herhalde Güneş’in etrafında sonsuz(?) devinimlerine devam ediyorlardır!
*Carl Sagan/Cosmos