“Neden ben, neden sürekli ben?..” ama gerçekten, neden sınavlara bu kadar çalıştığım halde notlarım hep düşük geliyor? Neyse ki en önemli sınavlarıma 6 ay kalmıştı, bu süre boyunca eksik kaldığım konuları halledip sınavlara hazır bir şekilde girebilirim. Bugünlük bu kadar yeterdi, sonuçta 24 saat boyunca çalışamam değil mi? Dinlenme süremde telefonumu alıp sosyal medya hesaplarımı kontrol etmezsem kendimi sürekli noksan hissederim. Hesabımı açtığım anda karşıma beni iliklerime kadar geren ama bir o kadar da boşluk hissi yaratan ve sade bir görsel çıkmıştı. Görselin tam ortasında bir merdiven vardı ama ne ucunda bir şey vardı ne de etrafında akla mantığa uyan bir yapı. Sağı solu ağaçlarla çevrili olan bu merdivenden sezdiğim hissiyatlardan sonra nasıl bir vasıf teşkil ettiği merakımı uyandırdı. Görselin hemen altındaki metni okudum, “Bu garip merdivenler görüldüğü üzere genellikle birkaç basamaktan oluşur, kimilerine göre en tepesine çıkmaya cesaret edenler pek de normal olmayan bazı sanrılar -paranormal veya boyutlararası görüler- deneyimlemektedir.
Tüm bunlar, pek benim işim değildi. Molam bitmeden en azından yüzümü yıkayayım. Telefonumu bırakıp odamın kapısına gittim, koridorumuz o kadar uzun ki lavaboya koşarak 7 saniyede varabiliyorum. Malum sürem de azken ışıktan bile hızlı koştum, ama koşarken gözüme bir şey takılmıştı. Durdum ve yıllardır duvarda asılı olan tablolardan birine baktım. Sanki buranın yerlisi değildi, yeni asılmış gibiydi. Tabloyu iyice inceledim; babam, amcam ve yanında da eski bir arkadaşı vardı. Bildiğim kadarıyla babam, amcam ve arkadaşı bir kampa gitmişlerdi; babamın arkadaşı trajik bir şekilde kaybolmuştu. Ama bu konuda pek de bir şey bilmiyoruz, babama sorduğumda en son odun toplamaya giderken gördüğünü söylüyordu. Salona gitmeye karar verdim, orada o gün asılan bir tablo daha vardı. Olanları düşününce bugün diğer günlere kıyasla daha sıra dışı geçiyordu. Düşünürken salona kadar geldim ve salondaki o tabloyu görünce her şeyi hatırladım. Ormana gidecektim.
Evimizin yanındaki ormana gergin bir şekilde baktım, oraya ne olursa olsun gidecektim. Tek başıma gitmeye çok korktuğum için arkadaşımı arayıp birlikte gitmeye karar verdik. İkimiz de hazırlandık ve çam ağaçlarının olduğu alanda, ormanın dış kısımları, buluştuk. Ortalara doğru ilerlediğimizde karşımızda o beliriverdi. O korkunç merdiven şekilli hafif eğimli yapıyı nedense fark etmemiştim ve az daha burnumu çarpıyordum. Arkadaşım bunu daha önce hiç görmediğini söyledi. Babamın avcı olduğu halde kaybolan arkadaşı buraya çıkmış olmalı. Çıkmak istemiyordum ama merakım ağır basıyordu.
Sonunda dayanamayıp küf kokulu eski basamakları yavaşça tırmandım, sonuna geldiğimde her yer sisle kaplanmıştı, önümü göremiyordum. Sisler hafif dağıldığında artık etrafımda ağaçların olmadığını seçebiliyordum. Bir saraydaydım. Yanıma tanımadığım biri geldi “Merhaba, burası sarayımız hayvanlara iyi davranan kişiler ormanlardaki merdivenlerden çıktıklarında buraya gelirler. Hayvanlara kötü davranan kişiler mesela avcılar ise hatalarını anlamaları için içinden çıkılamayan sonsuz bir ormana getirilir. Buna tabiatın hapis cezası da diyebilirsin, eğer iyi biriysen istediğin zaman geldiğin ormana geri dönebilirsin .” Doğrusu biraz ürpermiştim ama iyi biri olduğumun tescillenmesi iyi hissettirdi. Bir sorun aklıma takıldı, acaba babamın arkadaşını yanımda götürebilecek miydim çünkü burada yeterince durmuştu ve cezasını çekmişti. Galiba bir daha hayvanlara kötü davranmayacağı koşulu ile benimle gelebiliyordu. Onun yanına gidip her şeyi anlattım, tanıştıktan sonra aynı yoldan geri döndük. Eve vardığımızda arkadaşımla vedalaştık, babamı aradım ve hemen gelmesini gerektiğini söyledim. Sürprizimizi çok sevecekti