Merak

Çok yağmur yağıyordu. Dışarıya çıkmak yasaktı. O kadar fazla yağmur yağıyordu ki bittiğinde çok büyük ve uzun bir gökkuşağının oluşacağı belliydi. Matematik dersi öğretmeni geç kaldı. Neredeydi? On dakika geçti. Halâ yok. Aklımdan geçen o düşünceyi kafamdan atmam lazım. Olmuyor. Dışarı çıkıyorum. Montumu giydim. Başardım, çıktım. Her yer çamur olmuş. Ayakkabılarım… İkisi de çamur oldu. Yağmur dindi. Okulun yanındaki ormanda oluştu gökkuşağı. Ormana doğru koşuyorum. Kahretsin, küpem düştü! Alamazdım. Çoktan çamurda kaybolup gitmişti. İnanamıyorum. İşte orada. Gökkuşağı! Ona doğru koştum. Benden kaçmıyor. Altından geçmeye çalışacağım. Önündeyim. Geçiyorum. Portal gibi. O da kim? Her neyse. Geçtim. Ağaçlar… Gövdeleri çikolata ve yaprakları pembe pamuk şekerden yapılmıştı. Bir tane yemek istiyorum. Meyveleri jelibondan yapılmış. Kocaman bir çikolata şelalesi var! Yemeli miyim? Buraları hiç bilmiyorum. Sanırım yiyeceğim. Sonunda yedim. Olamaz! Başım dönüyor. Görüş alanım daralıyor. Kendimi iyi hissetmiyorum. Sanırım çıkaracağım. Siz de kimsiniz? Burada ne yapıyorsunuz. Hayır, HAYIR! Ve bu da Derin Ömür’den kalan son şeylerdi.

(Visited 9 times, 1 visits today)