Bir varmış, bir de yokmuş. Annesinin köyünde yaşayan Melis adlı bir kız varmış, kendisi on iki yaşında, tatlı ve büyüklerine saygılıymış. Bütün arkadaşlarıyla iyi anlaşırmış, ama en çok Ece’yle. Ece, onun dört yaşından beri arkadaşıymış ve bazen Ece, bazen de Melis kalırmış. İkisi de çok iyi arkadaşlar.
Günlerden bir gün Melis, annesine “Anne, bugün Eceler de kalabilir miyim?” demiş. Annesi ise “Olmaz tatlım.” demiş. Melis “Neden?” diye sormuş. “Çünkü yarın 25 Şubat, insanların programları olabilir.” demiş annesi. Melis, “Ne, nasıl olur? Ben bugünü 17 Şubat sanıyorum. Ah ben! Kafam o kadar karışık ki, bilemezsin” demiş. Annesi “Bilirim, bilirim” demiş. Melis de gülerek odasına çıkmış.
Melis, birkaç saat çalıştıktan sonra aklında kalan soruyu annesine sormaya gitmiş. “Anne, biz yarın tatile gidecek miyiz?” diye sormuş. Annesi, “Zaman kızım, zaman. Bir yarın olsun da görelim” demiş. Melis, o gece evde mi kalacakları yoksa tatile mi gidecekleri düşüncesiyle uyuyamamış.
İşte Melis’in beklediği gün gelmiş. Sabah saat dokuzda bütün ailesini uyandırmış ve “Bugün 25 Şubat, Seyahat Günüüü!” diye bağırmış. Annesi, “Kızım, neden bağırıyorsun? Bağıracağına üstünü giyinsene, uçağı kaçıracağız” demiş. Melis, “Ne, uçağımı kaçıracağız? Tatile mi gidiyoruz?” diye sormuş. Annesi, “Evet kızım, Amerika’ya tatile gidiyoruz. Sana sürprizim buydu, mutlu oldun mu?” demiş. Melis, “Mutlu olmak mı? Havalara uçtum anne, havalara!” demiş.
Melis ve annesi sonunda havalimanına varabilmişler. Melis, uçağa binerken ona bir kağıt verilmiş. Merak edip okumaya başlamış ve gördüklerine inanamamış. Melis, 25 Şubat’ı öylesine bir seyahat günü sanıyormuş fakat seyahat gününün önemini şimdi anlamış. Seyahat gününde bütün ulaşım araçları, otobüsler, trenler, uçaklar, gemiler hepsi indirime giriyor, fakat indirime girip de yine bir yerlere gidemeyen kişilere de devlet yardım ediyormuş. Melis, bu bilgiyi öğrenince kağıtta yazan bütün şeyleri okumuş, annesi ise “Kızım, ben bunların hepsini zaten biliyorum. Ulaşım araçları indirime girdiği için biz Amerika’ya gidebiliyoruz.” demiş. Melis, “Ve bu sayede ailemize katkı sağlamış, maddi durum olarak daha yararlı oluyor. Bu çok güzel bir şey.” demiş.
Melis, camdan aşağı baktığında resmen Türkiye’nin yarısını görebiliyormuş. Camdaki parmak izleri, Melis’in görmesini engelleyen bir olaymış. Melis, camdan aşağı bakarken bir anda sarsıldıklarını hissetmiş ve bir an çok korkmuş. Uçaktaki yolcular, görevlilere “Ne oldu, neden sarsıldık? Bu ne ya, şu uçağı doğru düzgün kullanın lütfen” diye bağırmışlar. Melis, annesine “Anne, ne oldu? Uçak mı düşüyor yoksa?” diye sormuş. Annesi, “Hayır tatlım, bir şey olmadı, merak etme. Uçak hafif sallandı sadece, kaptan hemen müdahale ettiği için hiçbir şey olmaz.” demiş. Melis, “Oh, rahatladım. Bir an çok korktum, uçak düşüyor sandım” demiş. Annesi, “Korkma tatlım, korkma. Yanında ben varım, seni hep korurum.” demiş. Melis ise bu sözlere karşılık “Annem benim, annem. Aslan annem benim, aslan. Seni çok seviyorum.” demiş. Annesi, “Teşekkür ederim canım kızım benim, ben de seni çok seviyorum.” demiş.
Melis, Amerika’da birçok yeni arkadaş tanımış ve çok eğlenmiş. Aslında Amerika’ya gitmelerinin sebebi, teyzesinin evleniyor olmasıymış. Melis, düğünde çok eğlenmiş, teyzesinin evlendiği kişi de Alman’mış ve Melis’e Almanca dersinde yardım ediyormuş. Melis, teyzesinin evlendiği kişiyi çok sevmiş, ona hep yardım etmiş. Aynısı Melis’in annesi için de geçerliymiş. Melis, bu seyahat gününde çok eğlenmiş, her günün seyahat günü olmasını istemiş. Böylece bütün dünyayı gezmiş olacakmış.