Merhaba Eda,
Bu mektubu geldiği gün okuyorsan eğer üç gün önce benim doğum günümdü. Ne olduysa her şey mumları üflediğimde olmuştu. Neyse oraya geliriz sonra, sabah saat beşte kalktım. Annemler en sevdiğim kahvaltıyı hazırlamıştı. Kahvaltıdan sonra ailemle doğum günümü kutlayacaktım ve kutladım da bir sürü hediyem olmuştu. Annem ve babam benim en çok istediğim şeyi almıştı daha doğrusu, sahiplenmişlerdi evet yanlış duymadım bana bir kedi verdiler. Çok tatlıydı yani o kediyi anlatacak söz bulamadım desem inanır mısın, adını tam olarak koyamadım. İki isim arasında kaldım biri “Sis” diğeri ise “Duman”, bence sen tahmin etmişsindir kedimiz beyaz ve gri bir kedi ama cinsini tam bilmiyorum. Çok mutluydum, kediyi kucağıma alıp uzandım, dalmışım sanırım, uyumuşum. Uyandığımda önümde arkadaşlarım, hediyelerim ve pasta duruyordu; pastayla birlikte bir AVM’nin parti salonuna gittik. Harikaydı, şimdiye kadar olan en güzel doğum günümdü. Tam o anda mumları üfleyecektim, dediğim gibi her ne olduysa mumları üflediğimde olmuştu, bir anda kendimi elimde kedimizle bulutların üstünde buldum. Kedimize benzeyen ama daha büyük olan biri bana sorular sordu, en sonunda “Hayatında hep dilemek istediğin o dileği dile.” dedi. Benim dileğim depremde hayatını kaybeden, yaralanan tüm insanların bu durumunun olmaması yani eskiden yasadıkları gibi yasamalarıydı. Anında kendimi evde yatağımda buldum. Aslında her şey bir rüyaymış.