Mektup
“Senden nefret ediyorum. Keşke, keşke benim babam olmasaydın. Annem ve biz gayet güzel bir yaşam sürerdik ve sen bize sorun yaşatmazdın… “ mektubumu zarfın içine koydup, merdivenlerden aşağı indim. Annem kahvaltı hazırlarken babam televizyonun karşısına geçmiş sabah haberlerini izliyordu. Anneme ve babama “günaydın” dedikten sonra sofraya oturdum. Tabağımdaki kibrit kutusundan daha küçük peyniri ve 3-4 zeytinimi yedikten sonra saate baktım, dersimin başlamasına yarım saat kalmıştı. Okula yürüyerek 15 dakikada varıyordum ama bu gün önemli bir işim vardı MEKTUBUM. Sabah bütün nefretimi kustuğum mektubumu terk edilmiş ve hurdaya dönmüş yan evimizin, eskimiş posta kutusuna koymaya karar vermiştim. ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım, yan evin posta kutusunun karşısına geçip ilk önce etrafımı kolaçan ettim, kimsenin olmadığına emin olduktan sonra mektubumu posta kutusuna koydum ve okula doğru yola çıktım.
Okuldan çıkmış eve doğru gidiyordum ki dikkatimi yan evin posta kutusu çekti, kutu ağzı açık bir şekilde duruyordu koşarak posta kutusunun yanına gittim içinde benim zarfım yoktu ama başka bir zarf vardı çünkü benim zarfım pembe renkteyken bu zarf sararmış ve yıpranmış gibiydi. Zarfı hızlıca açtım içinde kısa bir yazı vardı
“Saygıdeğer insan, babanıza olan öfkeniz içimi parçaladı. Bir evlâdın babasına bu kadar nefret dolu olmasının hiç bir sebebi olduğunu düşünmüyorum ama babanız ile aranızdaki sıkıntının bir an önce giderilmesini temenni ederim.”
Şaşkınlıkla kağıda bakarken bir anda aklıma bunu babamın yazabileceği geldi ve sinir ile kağıdı buruşturup yere attım. Kendince benimle oynuyordu ama bu oyunu ben bulmuştum ve benim kurallarıma göre oynayacaktık. Hemen odama çıkıp yeni bir mektup yazmaya başladım
“Her kimsen bu yaptığın hiç hoş değil. Hem mektuplarımı alıp okuyorsun hem de benimle dalga geçer gibi mektuplarıma karşılık veriyorsun. Gelmişiz 2019 yılına hala özel hayata saygı kalmamış. Babama olan nefretim seni neden bu kadar üzdü bunu da anlamadım. Mümkünse hayatıma ve duygularıma karışma iyi günler.”
mektubumu yazıp hemen aşağı indim kapıyı sonuna kadar açık bırakarak dışarı çıktığımda babamın arkamdan “kızııım“ diye seslendiğini duydum. Mektubumu posta kutusunun içine koyup koşarak eve girdim. Odamın camının önüne geçip yan evin posta kutusunu izlemeye koyuldum. Akşama kadar posta kutusunu izledim yemek yemeğe giderken telefonumu camın önüne yerleştirip video başlatıyor o sırada yemeğimi bitirip hemen odama çıkıyordum. Artık bünyem bu kadar saattir ayakta kalmaya dayanamıyordu, yavaş yavaş gözlerim kapanıyor kafam ağırlaşıyor ve taşıyamıyordum. Daha fazla dayanamadım ve kendimi sıcak yatağıma bıraktım. Sabah erkenden uyandım bu gün okullar tatildi, aklıma mektubum geldi sesizce annemlerin odasının önüne gittim ve içeriyi dinlemeye başladım hiç ses gelmiyordu, demek ki hala uyuyorlardı. Sessizce aşağı indim, kapıyı aralık bırakarak posta kutusuna doğru ilerledim. Kutuyu açtığımda tabi ki de yeni bir mektup ile karşılaştım. Mektubu kutunun içinden alıp, eve doğru ilerledim. Odama çıkıp mektubu okumaya başladım
“Amacım sizi rahatsız etmek veya duygularınıza karışmak değildi. Beni fazlasıyla yanlış anlamışsınız. Ben sizin mektuplarınızı gizlice okumadım, hatırlatırım ki, ilk mektubu siz yazdınız ve bana gönderdiniz. Zaten benim posta numaramı nerden buldunuz onu da idrâk edebilmiş değilim ama baya espirili bir insansınız. 1999 yılından 2019 yılını hayal etmeniz baya komik.”
1999 yılı mı . Mektuba daha da dikkatli baktım yazı tarzı eskinin yazısını andırıyordu. Yazılan kağıt, saman kağıdıydı. Böyle bir şey olması imkansızdı. 1999 yılından bir insan 2019 yılındaki bir insanla nasıl iletişim kurabilirdi .
Annem ve babam uyandıktan sonra aşağı inip kahvaltımı yaptım. Babam dışarı çıkacağını söyleyip evden gittikten sonra hemen annemin yanına gittim. Olanlar beynimi uyuşturmaya başlamıştı artık ve bunu daha fazla içimde tutamıyordum, bu yüzden anneme anlatmaya karar verdim. Annemi koltuğa oturtup ben de karşısına geçtim ve herseyini anlatmaya başladım. Başta babama olan bu öfkemi ve nefretimi duyunca yüzünü büyük bir hüzün kapladı, bunu görebiliyordum. Sıra mektupların geldiği yıla gelince annem baya bi düşündü daha sonra bir anda gülmeye başladı. Annemin karşımda kahkaha ile gülmesi sinirimi bozmaya başlamıştı, yaklaşık iki dakikadır karşımda gülüyordu. En sonunda sakinleşti ve açıklama yapmaya başladı
“Böyle bir şeyin olması imkansız bunu sende biliyorsun Mirel. Babana olan duygularını seninle daha sonra konuşacağım. 23 numaralı evi biliyosun, sokağın başında ki evlerden biri. O evin yaşlı bir sahibi var oğlu ile birlikte yaşıyor oğlu da 38-40 yaşlarında, Alzhemer hastası. bizim yan eve de çok gelip gider eskiden sevdiği bir kız varmış o evde yaşıyormuş. O kızın da anne ve babası hep kavga ederlermiş. Bir gün kızın babası kavga sırasında eşini itmiş, eşi de itmeden kaynaklı kafasını mermere vurmuş daha sonra da bu hayata gözlerini yummuş. Tabi bu olaylardan sonra kızın babası hapse annesi ise mezara girmiş, kızı da ailesinden biri yanına almış. Ev de bu şekilde terk edilmiş hurda bir eve dönmüş. Oğlana gelirsek bu olaylardan kısa bir süre sonra onun da Alzhemer olduğu ortaya çıkmış. Sanırım senin mektuba yazdıklarını görünce aklı eski yıllara gitti.”
Annemin anlattıklarından sonra kesinlikle böyle bir olayın olmadığına inandım. Kısa bir süre de olsa baya heyecanlıydı. Belki de artık kendime bir mektup arkadaşı bulmuşumdur. En yakın zamanda onun ile tanışmak için bir mektup daha yazacağım.