Melinda için yine sıradan bir gündü. Okuldaki derslerini bitirdikten sonra yolunun üzerinde bulunan kütüphaneye uğramıştı. Bugün burada daha fazla zaman geçirmeyi planlıyordu çünkü bittirdiği kitapları yenileri ile değiştiricekti. Bunu her ay yapttığı için bu onun için çok anormal değildi. Fakat bilmediği şey şuydu ki, bugün bazı şeyler değişecekti.
Kütüphaneye girdiği anda, içinde bir mutluluk hisseti Melinda. Küçük yaşlardan beri kitaplara ilgisi vardı. Çok zaman kaybetmeden kendini kitapların içinde buldu. Rafların arasında dolaşırken, küçük yaşlarda bir çocuk ona çarptı. Çocuk çok hızlı koşuyordu ve Melinda’ya çarpmış olmasına rağmen, özür bile dilemeden yolunda koşmaya devam etmişti. Melinda çocuğun belki de gerçekten önemli bir durumda olduğundan, özür dilleyecek zamanının olmadığını düşündü. Tam kitaplarla olan yolculuğuna devam edecekken, küçük çocuğun Melinda’ya çarptıktan sonra yere bir kitap düşürdüğünü fark etti. Bu kitabı çocuğa geri vermesi gerektiğini düşündü. Fakat çocuk çoktan gözden kaybolmuştu. Melinda kitabı incelemeye başladı. Kitap eski ve yıpranmış bir kitaba benziyordu. Melina kitabı incelerken, garip bir şey keşfetti. Bu kitapta kütüphaneye ait olduğunu belirten etiketlerden yoktu. Melinda çok meraklanmıştı ve hiç zaman kaybetmeden bu kitabı okumaya karar verdi. Kitap Melinda’nin bilmediği bir dilde yazılmıştı. Melinda, bu dili anlamamasına rağmen kitabın sayfalarındaki görsellere göz atıyordu. Bu görsellerde, daha önce hiç bir yerde görmediği semboller ve korkunç yaratık silüetleri yer alıyordu. Sayfalarda gezinmeye devam etti. Kitabın 120. sayfasına geldiğinde el yazısıyla yazılmış bir cep telefonu numarası gördü. Hemen kütüphanenin cafe kısmına geçip telefon numarasını çevirdi. Üç defa çaldıktan sonra, telefonu bir adam açtı. “Yarın saat akşam yedide kütüphanenin karışısındaki parka gel.” deyip telefonu kapattı. Yaşlı adamın sesi, Melinda’nın tüylerini ürpertmişti. Önce gitmemeyi düşündü ama içindeki merakı susturamıyordu. “En kötü ne olabilirki, uzaktan adama bakar korkarsam konuşmadan dönerim.” diye düşünüyordu. Karışık düşüncelerle eve kadar yürüdü. Bu basit olay neden onu bu kadar etkilemişti? İçindeki ürpertinin sebebi neydi? Aslında hiç bir şey olmamış gibi davranıp olayı unutabildirdi ama onu çağıran bir şeyler olduğunun da farkındaydı. Yağmurun sesiyle ve yarın buluşma yerine gitme düşüncesiyle yatıp uyudu. Ertesi sabah sanki bir kabustan uyanmışçasına, yorgun uyandığını fark etti. Hiç bir şey olmamış gibi güne devam etmek ve akşam olmasını beklemek çok zor olacaktı. Düşüncesinin aksine günü çok hızlı geçti ve beklenen o saat geldi. Hava tam kararmamıştı. Esintili bir eylül akşamıydı. Yolun karşısına geçip parkı izlemeye başladı. Saat yediyi üç geçe fötr şapkalı, elinde bir kitap taşıyan, yaşlı adam önce bir banka oturup sonra etrafına bakınmaya başladı. Melinda bir an ne yapacağını bilemedi. Rastgele bulduğu bir kitaptan çıkan telefon numarasının peşinden gidip hiç tanımadığı bir adamla nasıl konuşacaktı? Adama yaklaştığında nedense ondan korkmayıp konuşma isteği hissettiğini fark etti. Biraz daha yaklaştığında dün kütüphanede önüne düşen kitabın devamı olan kitabı adamın elinde gördü. Cesaretini toplayıp gizemli adama selam verdi. Adam “Hoşgeldin, bende seni bekliyordum Melinda” dedi. Melinda korkmuştu ve “Beni nereden tanıyorsunuz?” diye sordu. Yaşlı adam, Melinda’ya elindeki kitapla ondaki kitabı birleştirdiklerinde bir boyut kapısı açılacağını, açılmazsa büyük bir deprem ile kitapta bahsedilen yaratıkların ortaya çıkacağını söyledi. Melinda adama inanmak istemedi, aklından “Çok saçma” diye geçirdi. Bu sırada adam fötr şapkasını hafifçe kaldırıp, anlındaki üçüncü gözü gösteri. Melinda’nın başı dönmeye başladı ve ne yaptığını bilemeden elindeki kitabı adama verdi. Yaşlı adam kitapları açıp birbirinin üstüne koyduğu anda büyük bir ışık topu belirdi. Göz gözü görmez oldu. Melinda hem korkmuş hemde merakından bir şeyler görmeye çalışıyordu ve tam bu sırada bir ses ile irkildi. “Melinda okula geç kalacaksın, kızım uyan hadi!”
Melinda bir kez daha gözlerini açtığında kendini büyük bir yanılsamanın içinde buldu. Akılından “Yoksa her şey bir rüya mıydı?” diye düşündü. Ama yaşadıkları bir rüya gibi gelmiyordu. Olan her şeyi tam tamına hatırlıyordu. İçinde bulunduğu yatağından kalktı. Ayağa kalktığı anda başında büyük bir ağrı olduğunu fark etti. Tekrardan yatağına oturmaya karar verdi. O sırada yatağın altından uzanan soğuk bir el bacağını aniden tuttu.