’Bir teoremin zarafeti, onda görebildiğin fikirlerin sayısıyla doğru;o fikirleri görebilmek için harcadığın çabayla ters orantılıdır.’ George Polya’nın bu sözünün namütenahi sayıda anlamı olduğunu söyleyebiliriz. Bir teoremde bulabildiğimiz fikir sayısı arttıkça teoremin zarafeti artarken , o fikirleri bulmaya çalışırken ne kadar çaba harcarsak teoremin zarafeti o kadar azalır.Bu sözden yüzeysel bir anlam çıkardığımızda bu şekilde açıklayabiliriz fakat bizim anladığımız bölüm bu sözün sadece zevahiridir. Bu sözü derinlemesine anlamak için yüzeyden en derine doğru bir yolculuğa çıkmamız gerekir.
Günümüzde insanların çoğu ellerindeki kanıtlanmış bilgilerle yetinmeyip , o bilginin nasıl kanıtlandığını, hangi noktalara dikkat edilerek kanıtlandığına bakarak teoremi tekrardan anlamak ve kanıtlamak için çaba sarf ederler.Bu durum,teoremin içindeki fikirleri sindirmek konusundan ne kadar iyi olsa da,tekrar ispatlama anında maalesef o düşüncenin zarafeti ortadan kalkmaya başlar.Teoremin içinde bulduğumuz fikirler bizi geliştirir,teoremin içinde fikir bulmak bizim için pozitif bir eylemdir ve onu yaptıkça teoremi anladığımızı düşünürüz böylelikle de teoremin zarafeti yani bercestesi artar.Fakat kendimize yeni fikirler katarken harcadığımız çaba bizi maalesef bıktırır ve teoreme aynı gözle bakmayız ,bakamayız.
Dünya üzerinden binlerce deha bilim insanı geçti .Bazıları matematiği hastalıklarını iyileştirmek için bir ilaç olarak görürken,bazıları sonunda ölüm olduğunu bile bile o ilacı kullandılar.Bu durumu biraz daha açacak olursak;o teoremlerin teorem niteliği kazanması sırasında, içindeki fikirleri bulan kişiler mesleklerini veya uzman oldukları konuyu bir adım daha öne taşırken,piramidin en altında olan yani o fikirlerin üreticileri teoremle karşı karşıya gelmişlerdir.
Matematiği anlamak,sorularını çözmek,onun için kafa patlatmak bir tutkudur.Eğer bir insan matematiği gerçekten seviyorsa ve ona meftunsa hangi teorem olursa olsun,zarafeti bir kenara itip,doktorların hastayı ameliyat masasına yatırması misali, onlar da problemi masaya yatırıp çözerler.Problem çözerken,doktorların da yaptığı gibi,hastanın yani problemin dış görünüşü bir kenara bırakılır.Asıl bakılması gereken içeriğidir.Doktorlar hastaların sorununu çözüp sorunlarını rahat bir şekilde ortadan kaldırırken,matematik de ortadan kaldırma eylemi geçersizdir.Matematiği anlamayız sadece alışırız çünkü matematik bize evrenin sırrını verir.Biz o sırrı çözdüğümüz anda ise artık koskocaman dünya artık ellerimizin arasındadır.
Matematik evrenle kavrulup oluşturulmuştur.Matematiğin kalbi evrenken ,evrenin beyni matematiktir.Evren matematiğe yaşaması için kan pompalarken,matematik ise kan pompalama eyleminin yönetiminden sorumludur.
Evrenin kalbini hissedip, matematiğin kalp üzerindeki sistematikliğini kullanırsak teoreme karşı gösterdiğimiz çabalarımızı doğru orantılı bir şekilde devam ettirebiliriz.Teoremi yaşam sorunlarımız olarak düşünürsek o sorunları çözmek için hayat felsefemizde küçük değişikler gerekebilir.Sorunların ilacı ise evren gibi düşünmek, matematik gibi yaşamaktır.