Maskenin İçi

Hepimiz bütün hayatımız boyunca en az bir kere birine en yakınım demişizdir. O kişiye olan güvenimiz tamdır hep, o kişiyi tamamen tanıdığımızı iddia ederiz hep. Peki ya tanımak aslında düşündüğümüz kadar basit mi?

Tanımak sözcüğü her insanın perspektifine göre değişkenlik gösterir. Bir insanı tanımak birine göre onunla ne kadar dertleştiği ile ölçülür. Oysa başka birine göre geçen zamandır tanımak. Özellikle günümüz gençleri arasında kullanılan BFF -en yakın arkadaş- terimi neye göre veriliyor acaba? Bir insan o sıfatla anılmak için ne yapmalı gerçekten? Her gün birçok insanla tanışırız fark etmeden. O kişiler ve en yakınım o kişiye güvenim tam demek için ne gerekli aslında? Bu soruların tek bir cevabı varmış gibi durur aslında. O da güvendir. Güven zamanla oluşur insanda bir kişiye ilk görüşte güvenmek olanaksızdır hatta. O kişiye güvenmek için tanımak gerekir işin özünde. Peki ya tanımak için ne olması gerekir, zaman mı?

İnsanlar ayna gibidir tamamen, istediğini yansıtırlar karşıya. Makyaj ya da kıyafetten bahsetmiyorum ama. O kişide kendi nasıl isterse öyle bir izlenim bırakır kişi. Toplumdan dışlanma korkusu vardır herkeste. Karşısındaki kişinin onayı insan için bir başarıdır. Hepimiz birer oyuncuyuz aslında, ne zaman ve nerde istersek başka bir kişi olabiliriz. Çoğunlukla genç kızlar arasında olan kendini beğendirme arzusu aslında kişiyi kendi benliğinden alı koyar. Kendi olmaktan korkar insan.

Başka birinin arkasından konuşmak kolaydır, ama konu bir insanın yüzüne söylemeye gelince tamamen reddederiz olayı. Toplumda yapılan en büyük hata da budur işte hep yargılamak kolaydır, ama iş yüzleşmeye gelince asla kabul edilmez suçlar. Adeta başka biri olursunuz o an. İşte büyüklerimiz bu yüzden bizi hep kendimiz olmaya ve çevremizi olabildiğince rahat olduğumuz insanlarla doldurmamızı ister. Kendimiz olmak zor değildir aslında fakat artık içgüdüsel bir şey olarak değiştiririz kendimizi. Aslında bu vücudumuzun gösterdiği bir adaptasyondan başka bir şey değildir, istemsiz yaparız bunu. Bu da günümüz problemlerinden biri olan güven sıkıntısına yol açar. Özellikle gençlerde olan ve yetişkinlikte de devam eden çabuk güvenme ileride sarsıcı şeylere yol açar.

Aslına bakılırsa çocukluktan beri aşılanır bize görünüme aldanmama konusu. En basit örneği ise Rapunzel‘in üvey annesidir. Aslında onu kullanan anne kızın kendisine güvenmesini sağlar fakat kız bunların aslında bir oyun olduğu ve annenin başından beri ona başka bir yüzünü gösterdiğini anlar. Güven kurulması zor olup kırılması bir o kadar kolay olan bir şeydir. Ebeveynlerimiz kendi yaşamlarından biliyor olup sadece doğanın bir parçası olan bu döngüden korumaya çalışırlar.

Sonuçta bir insana maske verseniz o da kendi olmamayı seçer. Bu tamamen toplumun dışlanma korkusuna ve o kişinin özgüvenine bağlıdır. O yüzden Oscar Wilde’ın da dediği gibi “İnsan kendi kimliğiyle konuşurken pek az kendisi gibidir, ona bir maske verilirse gerçeği anlatır ancak.”

 

(Visited 43 times, 1 visits today)