Gördüğüm rüyanın ertesi gün gerçek olacağını bilseydim bunlarla baş edebilirdim belki. Her şey ben altı yaşındayken başladı. O zamanlar pek fazla rüya görmezdim fakat o gecenin özel olduğunu kafamı yastığa koyarken hissetmiştim. Evet, her zaman olduğu gibi hislerim beni yine yanıltmamıştı. O gece bir rüya gördüm, gerçekleşen tüm olayların gidişatını ben belirliyordum. Seçimler yapmaya başladığımda biraz gerilmiştim, rüya çok gerçekçiydi, sanki rüyada değilmişim gibi hissettiriyordu. Ertesi sabah uyandığımda etrafımda olan olaylara, sanki daha önceden görmüş gibi, aşinaydım. Sonrasında fark ettim ki ben aslında rüyamın gerçekleşmesine tanık oluyordum.
Bunu algıladığım anda ilk yaptığım şey sertçe kolumu çimdiklemek oldu. Çok küçüktüm ve hala rüyada olduğumu ve böyle yaparsam uyanacağımı düşünmüştüm. Fakat beklediğimin aksine hiçbir şey olmadı ve kolumdaki acıyla yaşananların gerçek olduğunu algıladım. İşte o geceden beri ara sıra böyle rüyalar görüyorum. Ara sıra diyorum çünkü gördüğüm her rüya bu şekilde işlemiyor. Genelde ertesi gün olacakları belirleyeceğim rüyalardan önce bunu hissediyorum. Küçükken bunu bir lütuf olarak görsem de şu an bir lanetmiş gibi hissettiriyor. Ben büyüdükçe rüyalarımın etkisi de arttı, artık her yeni rüyada bir öncekinden daha önemli kararlar vermem gerekiyor. Bu düzen böyle devam ettikçe her geçen gün kendimi daha da tükenmiş hissediyorum. Rüyalar ilk başladığında aileme anlatmaya çalıştım fakat bana inanmadılar, masal anlattığımı düşündüler. Benim delirdiğimi bile düşündüler ama bana inanmak akıllarının ucundan bile geçmedi. Onlardan umudu kesip bana inanacaklarını düşündüğüm kişilere anlatmaya karar verdim. Bu da pek farklı sonuçlanmadı, durumu ne zaman birilerine açıklamaya çalışsam ya onlarla dalga geçtiğimi ya da yalnızca onları korkutmak için böyle şeyler anlattığımı düşünüyorlardı. Ailem ve arkadaşlarım bile bana inanmazken bununla nasıl başa çıkacağımı gerçekten bilmiyordum.
Etrafımda ne kadar az insan olursa rüyalarımı yönetmemin de o kadar kolaylaşacağını düşündüm. Hayatlarını etkileyeceğim insanlar azalırsa üzerimdeki baskıdan da kurtulabilirdim sonunda. Kararımı vermiştim, buradan taşınmayı kafama koymuştum bir kere. Tüm eşyalarımı toplayıp, uçağın kalkış saatini son bir kez kontrol edip evden çıktım. İnsanların yaşamayı pek tercih etmedikleri bir yer bulmuştum. Vardığımda rahat bir nefes alabilmiştim. Ciğerlerime çektiğim hava içimi huzurla doldurmuştu. Zaman hızla akıp gitmişti, uçaktan ineli henüz iki saat olmasına rağmen çoktan hava kararıyordu. Birkaç gün kalmak için ayırttığım otel odasına doğru ilerliyordum. Er geç bir ev tutmak zorunda olduğumu biliyordum elbette. Odanın kapısını açarken yine o rüyalardan birini göreceğimi hissetmiştim. Uzun süredir ilk defa böyle bir rüya göreceğim için heyecanlanmıştım. Ben çabucak uyumak istesem de bastıramadığım heyecanım buna izin vermiyordu. Korktuğum başıma gelmişti ve o gece gözüme uyku girmemişti. Kararları verdiğim rüyaları görebilmem için aradan belirli bir zaman geçmesi gerektiğinden dolayı moralim bozulmuştu. Aynı hissin tekrar kendini belli edeceği güne kadar normal yaşantıma devam etmeye karar verdim.
Bu anın geleceğini biliyordum. Sonunda yine o rüyalardan birini görecektim. Bu sefer heyecanlanmamak için elimden geleni yaptım. Başardım da, uykuya dalmıştım. Fakat gördüğüm şeyler, seçmem için önüme sunulan seçenekler beklediğimin tamamen tersiydi. İnsanlardan uzaklaştıkça onları güvende tutabilirim sanmıştım, yanılmışım. Hisleri kuvvetli biri olarak yanılmak tahmin edilenden daha yıkıcıdır fakat o an bu umurumda değildi. Tek düşünebildiğim ne yapmam gerektiğiydi. Sadece yaşadığım çevreyi değil, neredeyse dünyanın yarısını etkileyebileceğini düşündüğüm seçenekler vardı karşımda. Ayrıca en önemli durum bu da değildi. Normalin aksine bir günlük yerine neredeyse on yıllık kararlar vermem gerekiyordu.
Her şey çok hızlı gelişmişti Bütün her şey normale dönecek sanmıştım ya da böyle olacağına kendimi inandırmıştım. Belki çok saftım, kim bilir. Hayatımı yerle bir eden bu lanetimi tekrardan bir lütuf olarak görebileceğimi düşünecek kadar aptaldım belki de. Ne yapacağıma, bununla nasıl savaşacağıma dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Her şeyden bıkmıştım, bununla baş etmeye çalışmak hatta yaşamak bile yorucu geliyordu artık. Bundan nasıl kurtulacaktım bilmiyordum. Hiç hissetmediğim kadar çaresiz hissediyordum işte o an. Elinizden bir şey gelmediğinde hissettiğiniz o işe yaramazlık hissi vardır ya işte tek algılayabildiğim ne kadar işe yaramaz olduğumdu. Uyanmak istemiyordum, uyanırsam ne kadar kötü şeyler olacağını biliyordum. Hayatımı bir hız trenine benzetiyorum: en tepeye kadar sabırla çıktım şimdi sırada son sürat aşağı düşmek var.