Neredeyse her gün olduğu gibi bugünde oldukça güzel bir havaya uyandım. Güneş, çarşaf gibi uzanan bulutların arasından son parlaklığıyla etrafı aydınlatıyor ama sıcaklığını hissettirmiyordu. Uykumu açmak için kaldığım odanın camını araladım. O sırada da yatağımı topladım. Hemen ardından yüzümü yıkayıp saçlarımı düzeltmek için küçük ama oldukça akıllıca tasarlanmış olan lavaboya gittim. Öz bakım ardından artık oda içerisinde durulmayacak kadar soğutan camı kapayıp telefona sarıldım.
Malum yılbaşı yaklaşıyordu ve mağazalar yaptıkları indirimleri defalarca kez hatırlamak babında mesajlar ve e-postalar atıp kendilerince reklam yapıyorlardı. Fakat bu reklamlarını benim kişisel e-posta adresime gönderdiklerinden işim ile alakalı postaları kontrol etmek durumundaydım. Otelin kahvaltı saatine kadar mail kutumdaki önemsiz e-postlar ile cebelleştim. Kahvaltı etmek için indiğimde kar temalı kahvaltı tabakları ile adeta bir şölen hazırlanmıştı. Çeşit çeşit meyve tabakları masalara dağıtılarak otel sakinlerinin istekleri yerlerine getirilmek üzere not ediliyordu. Fakat otel sakinlerinin arasından birisi gözüme çok tanıdık gelmişti fakat çıkaramadım. Salonun tatlı telaşına kapılmıştım ki hemen ardımdan, kalın ve sert sesi ile yol isteyen bir beyefendi beni atmosferin heyecanından, gerçek hayatın içine sürükledi. Hemen isteğini yerine getirip bir masaya oturdum, önümdeki menüden seçtiklerimi getirmesi üzerine garsonlardan birini çağırdım. Kahvaltı masasından kalktığımda akşam geleceklerinin haberini veren arkadaşlarıma küçük ve anlamlı hediyeler düşünerek odama çıktım.
Öğleye doğru en güzel kar kürelerinin, en güzel saatlerin ve en güzel atkıların bulunduğu sokaklar arasında turlar atarak birbirinden özel hediyeleri bir kutu haline getirerek otele döndüm. Saat su gibi akıp günümü tüketmişti. Odama girip yatağa kendimi attım ve buluşacağımız parka gitmek için resepsiyona taksi çağırmalarını rica ettim. Taksinin geldiğini verdikleri zaman geç kalmamak için hazırlandım. Taksiye inmek için odadan çıkacağım zaman sabah gördüğüm adam ile göz göze geldik ve hiçbir şey olamamış gibi yollarımıza devam ettik.
Arkadaşlarımın attığı konumu taksiciye gösterdikten sonra arkama yaslanıp parka giden yolları seyrettim. Taksiden indikten sonra dikkatimi bu sefer bir araba çekti. O sırada arkadaşlarımdan biri beni kolumdan tuttu ve eğlencenin olacağı yere götürdü bir yandan da onlar için aldığım hediye kutusunu gördü ve bana, “buna ne gerek vardı!” diye sitem ediyordu.
Küçük bir eğlence ardından yeni yıla girişimizi kutladık ve hediyeleri açmak için sıraya girdik. Beni sıranın en sonuna koydular. Hediyeler tek tek açılıp sıra bana geldi. Benim hediyem oldukça büyük bir kutunun içindeydi. Hediye paketini açtığımda şok oldum! İçinden oteldeki adam ve elinde tuttuğu, ralli arabasının anahtarı vardı. Bu adam emekli olmuş ünlü bir yarışçıydı.