Anahtarları sadece o hafta sonu için vermişti. İki günlük şehirden uzaklaşma isteğim için gayet yeterliydi. Bir nehrin kenarında, yeşilin ortasında masalları andıran iki katlı, ahşap bir bir eve gelmiştim. Eve girmek için anahtarlarımı çıkartım ve yavaşça eve girdim. Doğanın içinde olmasına bayılmıştım ama eve girince gördüklerim beni çok şaşırtmıştı. Her türden müzik aletinin olduğu koca bir salona sahipti. Kendimden biraz utanmıştım açıkcası. O kadar çok müzikle alakalı şeyler olmasına karşı ben hiç birini çalmayı bilmiyordum. İyi bir dinleyici olabilirdim ama müzik yapmak bambaşkaydı.
Kahvemi alıp dışarı çıktım. Dikkatle dinleyince kuşların sesi, rüzgarın sesi ve doğanın sesi uyum içinde çınlıyordu. Doğanın oluşturduğu tüm sesler kafamda birer melodiye dönüşüyor ve oraya yerleşiyordu. Eve girince o melodiler sanki daha da canlanmıştı. Yatağa yattığımda istemsiz bir şekilde melodileri tekrar ediyordum. Rüyamda bütün müzik aletlerini çok iyi çaldığımı gördüm ve sabah uyanınca doğruca salona koştum. Rüyamda çalabildiğim gibi gerçektede çalabilmeyi diledim. Kemanı elime aldım ve gözlerimi kapadım. İçinde bulunduğum güzelliği düşündüm, derin bir nefes alıp çalmaya başladım. Çalmaya başladığım ilk andan itibaren sanki yıllardır çalıyormuş gibi hissettim ve inanamadım.
Saatlerce elimden düşüremediğim kemanımla nehrin kıyısına inip oradaki tüm canlılara şarkılar çaldım. O hafta sonu hiç bitmesin istedim ama evime döndüğümde aileme göstermek istediğim çok önemli bir yeteneyim vardı. Ben artık çok iyi enstrüman çalabilen biriydim. Ve kendimle gurur duyuyordum.u