10 Ağustos 2000, saat sabah 9 suları, Kola Yarımadası’ndaki Zapadnaya Nista Tersanesi’ndeki Kursk Denizaltısı, Donanmayla Birlikte Sovyetlerin ardından ilk büyük deniz tatbikatına hazırlanıyor. Döneminin en gelişmiş denizaltılarından biriydi ve lakabı ise “batmaz”dı. 2 Nükleer reaktöre sahip ve 150 m uzunluğundaydı. Her ne kadar tatbikat olsa da savaş başlığı olmayan torpidolarla ve cruise füzeleriyle donatıldı.
12 Ağustos’ta Kursk görevinin son aşamasına başlamak üzere seçilen hedefe, 2 torpido ateşleyecekti. Saat 11:27’de tam ateşleme yapılacakken, torpidolardan biri patladı. Bu patlama hava kanalları etkisiyle komutaya kadar ulaşmış ve mürettebatın çoğu ölmüştü. Kaptan, yükselme emri verse de hiçbir mürettebat bunu yerine getiremiyordu. Tam 135 saniye sonra, ilkine nazaran daha büyük bir patlama oldu. Artık denizaltının kurtulma şansı yoktu. Ardından nükleer reaktörler kapatılmıştı. Denizaltının bir bölümünde hayatta kalmayı başaran mürettebat, prosedürleri uygulayarak hayatta kalmaya çalışıyordu. Bunlara ragmen, Rus Donanması, yerlerini 12 saat sonra bulabilmişti. Kurtarma denizaltısı göndermişlerdi. Ama nafile, bakımsızlıktan dolayı su geçirmez bir bağlantı sağlayamıyorlardı. Birçok ülke yardım teklifi yollasa da hükümet gizli silahların ve teknolojilerin ortaya çıkabilme riskinden dolayı günlerce yardıma izin vermediler. Ta ki 20 Ağustos’u 21’ine bağlayan geceye kadar. Son bir deneme yaptılar ama başarılı olamayınca İngilizlere izin verdiler. 21 Ağustos şafağı, İngilizler Kursk’a dalış yaptılar. Ama korkulan oldu, denizaltı tamamen suya teslim olmuştu. Arka bölmelerden birinde hayatta kalmaya çalışan 28 mürettebat boğularak ölmüştü.
Bu olay Ruslar için Çernobil faciasından sonraki en büyük olaydı. Aslında geçmişten gelen hatalar silsilesi bu olayda gün yüzüne çıkmıştır. Öyle ki Sovyetler’den sonra Ruslar artan demir ihtiyacından dolayı bir çok savaş gemisi ve denizaltıyı tersanelere çekmiş ve parçalara ayırmışlardır. Mikhail Kutuzov gibi zamanının ilerisinde kuruvazörlerini bile kereste taşımak için kullandılar. Sahip oldukları 5 yüksek teknoloji kurtarma denizaltısı yardıma yetişemedi. Çünkü 1 tanesi Titanik’in enkazını gezdirmek için satıldı. 2 tanesi kullanılmaz halde idi, 1 tanesi neredeyse müzelikti. Son kalan ise yıllardır bakım görmemişti. Haliyle bu utanç verici durum halktan gizlenmişti. Öyleki, mürettebatın yakınlarına yapılan açıklamalarda, kurtarma ile ilgili teknik bilgiler bile vermek yerine tatbikata katılan gemi isimlerini saymakla yetinmişlerdi.
Elbette hükümet ileri teknoloji bir denizaltının sırlarının ortaya çıkma fikrini sevmemekte haklı olabilirdi ama burda unutulan şey şu idi; bu teknolojik denizaltının 118 kişi olmadan yerinden bile oynatılamayacağı gerçeği göz ardı edilmişti… Bunun sonucunda yaklaşık 10 gün suyun dibinde bir tüpte kalan ve kurtarılmayı bekleyen 118 kişilik mürettebattan kimse kurtulamadı. Bu şansları varken kurtulamayan insanlara karşı bir insanlık suçudur. Tabii ki, bu saatten sonraki tüm eleştiriler sadece geleceği etkiler.
Ama unutmayalım ki, tarih yapılan hatalardan ders alınmadığı için tekerrür etmektedir.