Küreselleşme ülkeler arasındaki ekonomik,siyasi,sosyal ilişkilerin yaygınlaşması ve gelişmesi,ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmanın çökmesi,farklı toplumsal kültürlerin,inanç ve beklentilerin daha iyi tanınması,ülkeler arasındaki ilişkilerin yoğunlaşması gibi farklı görünen ancak birbirleriyle bağlantılı olgular içerdiği, bir anlamda maddi ve manevi değerlerin ve bu değerler çerçevesinde oluşmuş birikimlerin milli sınırları aşarak dünya çapına yayılması olarak tanımlanmaktadır. Şimdi ise küreselleşmenin zorluklarına değineceğiz.
İlk başlığımız sömürü.
Zengin, sanayileşmiş ülkeler çöplerini Çin ve Malezya’ya gönderdi. Gelişmekte olan ülkelerdeki ucuz pazarlardan ve gevşek düzenlemelerden yararlanmak, yurtdışında karlar yükselirken bile bu ülkelerde kirliliğe ve acıya neden oldu.Altın ve tungsten, kalay ve tantal gibi elektronik için gerekli metallerin bol olduğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki madenlerde, genellikle çocuk askerleri kullanan silahlı milis grupları, iktidarı şiddetle ellerinde tutarak ve silahlar için maden ticareti yaparak yönetimi ele geçirdi. Dünya altın fiyatı 10 yılda dörde katlanmış ve elektronik her zamankinden daha ucuz hale gelmiş olsa da, küreselleşme ülkedeki yoksulluğu ve şiddeti hafifletmedi. Amerika Birleşik Devletleri’nde geçirilen Dodd-Frank yasası, şirketlerin malzemelerini nasıl temin edecekleri konusunda şeffaf olmalarını gerektiriyor, ancak doğu Kongo’daki madenlerin yalnızca %10’unun çatışmasız olduğu ilan edildi.
İkinci başlığımız kafa karıştıran yerel sistemler:
Çok uluslu şirketler, farklı ülkelerdeki farklı yasalarla mücadele etme zorluğuyla da karşı karşıyadır. Bazen tamamen farklı hukuk ve bankacılık sistemleriyle mücadele etmek zorunda kalırlar. Bu sistemlerde gezinme zorluğu, yeni ülkelere genişlemede engellere ve yapılan yanlış adımlar için ciddi sonuçlara yol açabilir. Diğer başlığımız zayıf düzenleme. Uluslararası ticari işletmeler için daha az düzenleyici kurum bulunmaktadır. Uluslararası pazarlarda gezinmek bazen Vahşi Batı gibi hissedilebilir. Birbirine bağlı piyasalar aynı zamanda, bir düzenleme eksikliği ile bir şeyler ters giderse, yankıların küresel olarak yankılanacağı anlamına gelir. Örneğin küresel mali kriz, birçok ülkeyi sert bir şekilde vurdu. Bir sonraki maddeye geldiğimizde gerçekten önemli bir madde ile karşılaşıyoruz, maddemiz ise şu:
Artan göçmen ve mülteci nüfusu, sanayileşmiş ülkeler için bir zorluk teşkil ediyor. Ülkeler yardım etmek isteyebilse de, çok büyük bir akın, kaynaklara ve sosyal yapılara baskı uygular. Ülkeler, kendi vatandaşlarına zarar vermeden yapabilecekleri yardımlarda kendilerini sınırlı bulmaktadır.
Sonuncu başlığımız ise iş kaybı:
Küreselleşme, şirketler üretim tesislerini denizaşırı ülkelere taşıdıkça iş fırsatlarının azalmasına katkıda bulunabilir. Forbes, küreselleşmeye doğru hareketin , bir zamanlar daha fazla fabrika ve otomobil fabrikasına ev sahipliği yapan Amerika Birleşik Devletleri’nde sanayisizleşmeye yol açtığını bildiriyor. Amerikan şirketleri üretimlerini bol ve ucuz işgücüyle Çin’e ve diğer ülkelere taşıdığında, Amerikan işçileri fabrikaların kapanması, işten çıkarmalar ve yaşadıkları yerde hızla yükselen işsizlik oranlarından zarar görüyor. Ekonomi Politikası Enstitüsü’ne göre, ABD’nin Çin ile olan ticaret açığı – yani ABD’de istihdama mal olan ithalatımızın, onları sağlama eğiliminde olan ihracatımızı aşma miktarı – o zamandan beri ABD’de 3.4 milyon insan işini kaybetti.