Kültürel miras hakkında konuşmadan önce, öncelikle kültürel mirasın ne olduğunu bilmemiz gerekir.
Kültürel miras; sözlü anlatımlar, gösteri sanatları, toplumsal uygulamalar, ritüeller, festivaller, halk bilgisi, evren ve doğa ile ilgili uygulamalar ve el sanatları gibi kültürel ürünleri ve üretim süreçlerini ifade eden bir kavramdır.
Bu tanıma göre, kültürel mirasın ne olduğunu anlıyoruz. Peki, kültürel mirasımızı paylaşmalı mıyız? Bana göre evet çünkü farklı ülkelerin mirasını görmek beni hem şaşırtıyor hem de ilgimi çekiyor. Tabii ki bu görüş insandan insana değişebilir. Ancak kültürel mirasımızı paylaşmanın önemli bir faydası da ekonomik kazanç sağlamasıdır.
Örneğin, 2019 yılında Türkiye’nin turizm geliri 34,5 milyar dolar, Fransa’nın ise 52,5 milyar dolar olmuştur. Fransa’nın kültürel mirasını etkili şekilde tanıtması, bu farkın oluşmasında büyük rol oynamıştır.
Kültürel miras, bir ülkenin sembolüdür ve her ülkenin kendine özgü mirasları vardır. Bunlar festivaller, türküler, yemekler veya sanatsal ögeler olabilir.
Bu konuyla ilgili yaşadığım bir deneyimi paylaşmak istiyorum. Bir defasında Fransa’ya gitmiştim. Sokaklarda yürürken insanların salyangoz yediğini gördüm ve başta bana garip geldi. Ancak onlar için bu, geleneksel bir yemektir ve kültürlerinin bir parçasıdır.
Bir başka örnek de dinî geleneklerden verilebilir. Biz Türkiye’de domuz eti yemiyoruz ancak Fransa’da tüketiliyor. Bunun nedeni, dinî inanışlarımızın farklı olmasıdır ve bu da kültürel mirasın bir parçası olarak kabul edilebilir.
Peki, sizce kültürel mirasımızı paylaşmalı mıyız?