question mark on a sticky note against grained wood

Küçük Bir Not

Karantina günlerindeydik. Her şey çok normaldi. Ders çalıyor,yemek yiyor,televizyon izliyor,uzaktan eğitime katılıyordum. Çok sıkıldığım için sadece bahçeye çıktım.(Hayat Eve Sığar Evde Kalın.) Sokağa filan değil ama yerde bir not vardı. ”Bu notu okuyan kişi yarın sabah 8:05 gibi gel.Bir şey konuşacağız. Sakın yanında kimse olmasın yoksa işini bitiririz.” yazıyordu. O kadar korkmuştum ki aklım yerimden fırlayacak gibiydi. Gerçekten bu bir film gibiydi. Filmlerde de ben hep böyle şeyler görürdüm ama sadece heyecanlanır ya da bir şey yapmazdım. Çok korktuğum için, bilmediğim insanların dediği gibi yaptım. Saat 8:05’te gizlice bahçeye çıktım. Adamlar çok korkunç bir maske giyip gelmişlerdi.” Sen bana sadece televizyonda bizim hakkımızda neler dediğini söyleyeceksin. Sana bu telefonu veriyorum. Eğer fark edilirsen seni almaya geleceğiz.” Ben ”Ne oluyor?” dedim ağlamaklı bir ifadeyle. Bana sinirlenerek ”Dediklerimi yap senin işini bitiririz anladın mı beni?” dedi. Ben sessizce ”Tamam” dedim. Beni gecenin köründe bir yere gizlice götürdüler. ”Olamaz,olamaz,olamaz!” diye bağırdım. Adam bana sert bir tokat attı.”Daha çok dayak yemek istemiyorsan sessiz ol.” dedi. Ben hiç bir şey demedim. Sizce bura neresiydi? İş Bankası. Bankayı soyacaklardı. İçimden ”Ben bittim, ben bittim, ben bittim.” deyip duruyordum. Neyse ki beni içeri bile sokmadılar. Ellerinde tonlarca roket atar, silahlar, bazukalar, tuzaklar, mermiler, her şey vardı. İçeriyi gözetlediler. Tekrar gelip beni bıraktılar. Ben polise bağırmak istiyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. Hayatım söz konusuydu. İş Bankası, koronavirüs salgınına karşı toplum ve çalışan ...

Görselde gördüğünüz bankaya gireceklerdi.Girdiler,bana verdikleri telefonla haberlerde geçen her şeyi söyledim. Onlarda herhalde bir hacker yada çok iyi bilgisayar eğitimi almış biri vardı. Polisler dışarıyla iletişim içinde olduklarını anlamıştı ama onların kiminle, ne konuştuğunu anlayamamışlardı. Demek ki konuşmalarımızı şifrelemişlerdi. İşte burada derin bir nefesle ”Oh” dedim. Bir gün sonra içeride toplam 57 tane rehine olduğu ortaya çıkmıştı. Rehineler onların kaçması için tünel kazmak zorundaydı. Tabii ki sismograflar hareket algıladı. İlk önce deprem olarak sonra çok sert bir alet olarak algılamıştı.Onların arkasında Şef ve Dünya diye birileri vardı. Tabii ki bunu polisler bilmiyordu. Onlar bütün planı yapmışlardı. Ve ne olduğunu bile anlamadan kaçmışlardı! Onlar kazanmıştı. Onları bulana tam tamına 11.000.000 TL para vereceklerdi. Ve ben onların yerini biliyordum. Onlar bana ” Biz Filipinler’e kaçacağız yani bu telefonla sakın bizi arama demişlerdi.”Ben çok kararsız kaldım hayatımı tehlikeye atmamak mı, hem zengin olup hem de onların kaçmasını engellemek mi? Tabii ki benim hayatım hala tehlikedeydi. Ama onların yerini söyleyip, bir güzel yakaladılar. Onlara ömür boyu hapis verdikleri için benim hayatım da tehlikede değildi. Gerçekten 11.000.000 TL’yi verdiler. Benim hem içim rahatlamıştı hem de çok güzel bir hayat sürüyorduk.

155. Mutlu İnsan - Harvard Business Review Türkiye

 

 

 

(Visited 63 times, 1 visits today)