Bir partiden kalma darmadağınık bir evdeyim. Hayatım karmakarışık. Ne yaptığımı farkında bile olmadan verdiğim kararları düşünüp kahkahalara boğuluyordum. Ama pişman değildim. Yaşadıklarım sıradışıydı. Kendime yarattığım dünya normal değildi artık bana göre. Karmaşık ama aradığım tempoda.
Koca bir partiden kalan yıkılmışcasına dağınık bir ev ,içi aydınlatılmış havuz ve üzerine kendini öylece bırakmış ben. Tekdüze yaşamak istemediğim günden sonra. Herkes gibi rotası belli günler ile rutin saatleri terketmek istediğim.
Okuldan çıktım. Kimseyle tek kelime konuşmadan çantamı sırtıma aldım ve öylece bakanları umursamadan kapıdan çıktım. Ne yapacağım konusunda tek bir fikrim yoktu. Arkamda bıraktığım kapıdan çıktığımda ileriye şöyle bir baktım. Bunu uzun zamandır yapmalıydım. Kimseye sesimi çıkartmadan yürüdüm bodrum gecelerini keşfettim. Aynı ben fakat büyük fark vardı. Özgür ben. Önü açık, kendini bir miktar parayla boşluğa bırakmış atmosferin götürdüğü yere giden. Tek kulağıma kulaklığımdan gelen akustik müzik fısıltısı kendimi bırakmama sebep oldu. Kalabalığın arasında sürükleniyordum. Bir an gözlerimi kapattım. Gülümsedim. Durdum. Tek kulaklığımı çıkardım ve tam yanımda sevdiğim gruplardan bir tanesi olan Nirvana vardı. Bu bir cadde konseriydi. Doğaçlama bir konsere benziyordu. Caddenin köşesinde ,etrafı insanlarla çevrili olduğunu farkettiğim yerdeydi. Come as you are şarkısının enerjisi ruhuma mutluluk enjekte ediyordu adeta. Koştum ama düşünmeden. Hem de fazla koştum. Kurt Cobain’in yanında duruyordum. Baktım ve mikrofonuna yaklaşıp eşlik etmeye başladım. Kurt Cobain bir anlık durdu. Ben durmadım. Şarkıdan başka bir şey duymuyordum ki insanların şaşırmış tepkilerini fark etmemiştim. Şarkının ruhuna katılmış dönüyordum bir orada bir burada. Kurt Cobain devam etti. Grubun enerjisi şiddetlendi. Ortalık sanki müzik sesinden yıkılıyordu. Şarkılar değişiyor, hızlanıyor ve tekrar slow müziğe geçiliyordu. 10 dakikadan sonra teşekkür ettiler ve ben kendimi içinden alamadığım mini konserden çıkarmaya zorladım. Ve kağıt parçasına yazdığım küçük notu gitar kutularına bıraktım.
Ortamdan uzaklaşırken okuldan eve geldiğim vakti çoktan aşmış olduğumu fark ettim. Modum, tekrar telefonumu açacak ve evin yolunu şimdiden tutacak kadar yükselmişti. Hoplaya zıplaya dönerek, dansederek hızlıca ilerliyordum yolda. Bazıları gülümsüyordu bana ve selamla karşılık veriyorlardı. Değişik yüz ifadesi yapanlara aynısıyla karşılık veriyordum. Güzel bir gündü. Açtığım telefonda annemden bir cevapsız arama vardı. Çok geç olmadığı için fazla merak etmemişlerdi. Anahtarımı ararken olanları düşünmekten kendimi alamıyordum. Yaklaşık bir saat olmuştu. Kapıyı açtığımda ise büyük bir sürpriz! Kendi evimde tanımadığım birden fazla yüz. Etraf süslenmişti. Hayır bu bir sürpriz olamazdı bugun doğum günüm değil ve tanımadığım insanların ne işi vardı? Heyecanla karşılandım. Bense meraklı ve gergin bir yüz ifadesiyle baktım. İçimde tanımadığımdan kaynaklanan ve onlara karşı neden evimde olduklarını sorgulayan gergin bir his vardı. Kapıyı kapattığım gibi aşağı indim ve annemi aradım. Ulaşılamıyordu. Babamı aradım. Duymuyordu. Kafamı kaldırdığımda camdan bana bakan aynı yüzler… Çıktım eve, girdim ,kapıyı kapattım, çantamı attım ve onlara öylece sinirle baktım. Hiçbir şey olmamış gibi devam ediliyordu. Kimse benle konuşmuyor, sorularıma cevap vermiyor fakat çok değişik bir şekilde iyi ağırlanıyordum. Bu işte bir iş vardı. Anlamıyordum. Korkunçlaşmaya başlıyor gibi hissediyordum. Belki de bakışlarımdan korkunç ortamı yaratan bendim. Elimi cebime attım. Telefonum yoktu. “ Hayır, gerilim filmine bu kadar benzerse sonum güzel olmayacak.” Anlık şok ile ağzıma gelenler kontrolümden bir anlığına çıktı. Evde koşuşturuyor ,beni duymazlıktan gelen insan topluluğuna bağırıyor ve evi talan ediyordum. Durum çığrından çıkmış bense aklımı yitirmek üzere hissediyordum. Geldiğimden beri 10 dakika olmuş ve gitmeme saniyeler kalmıştı. Çantamı topladım ve çıktım dışarı. Son derece bitmiştim. Sinirimden kafamı kaldırıp yukarı bakmaya yeltenmeden ilerledim. Yürüyerek ne yapacağımı düşünüyordum. İlerde bir adam geride yere bir şey düşürdüğümü söyledi ve geri doğru yürüyerek yerleri aramaya başladım. Bir şey düşürmemiştim ve yanlış gördüğünü düşünerek devam ettiğimde ise eve 5 metre uzaklıkta olduğumu fark ettim. Eve baktım ve hızlıca doğruldum. Gerçekten kafamdan geçenler pek mantıklı sayılmazdı ama bir kez daha eve girmeye karar verdim. Elime ,yanımda olan ve silah olarak kendimi koruyacağını düşündüğüm tek şey, kalem alıp kapıyı açtım. Gördüğüm karşısında dalgacı bir biçimde “ Ciddi olamazsınız! ” diyordum kendi kendime. Daha doğrusu göremediğim. Işıklar kapalıydı. Savaşa koşan genç edasıyla odaya atlayarak lambayı açtım ve kalemi doğrulttum. Karşımda bir şey yoktu. Yani vardı ama ev tamamıyla eski haline dönmüş , deminkinden eser kalmamıştı. O insanlar yoktu. Korkarak ilerledim ve halının üzerinde sadece telefonumun durduğunu fark ettim. Tam o sırada bilmediğim bir numara arıyordu. “Haydi hayırlısı” diyerek açtığımda “Sakın arkana bakma!” diyen sese cevap olarak arkamı döndüm. Arkadaşlarımı gördüğüm sırada fazla sinir rahatlama ve korku birikintisinden kendimi yere bıraktım. Mutsuz halimi gördüklerinde merak ettikleri için takip etmişlerdi ve sonradan da eğlence yaratmak için bana demo olduğunu söyledikleri korku filmi yaratmışlardı. Annemleri ise her şeyden haberdar etmişlerdi. Elime gelen ilk yastığı onlara fırlattım ve parti olduğunu söyledikleri arkadaşın evine yola çıktık.
Eğlence sırasında sırasında aynı numaradan gelen arama beni meraklandırmıştı. Sahiden kimin numarasıydı o diye düşünürken açtım ve “ Sakın önüne bakma” diyen farklı bir sesle beraber ileriden gelen , Nirvana ekibini karşımda görmem ile mutluluk gözyaşlarımı tutamamam birbirinin ardına sırlandı. İleride beni ne bekliyor bilmiyordum ama iyi şeyler oluyor gibiydi…