Günümüzde dünya üzerinde 200 civarı ülke vardır. Her ülkeyi yöneten de bir devlet vardır. Devletlerin amacı halklarının refahını ve güvenliğini sağlamaktır. Fakat dünyadaki her devlet bu işi başarılı gerçekleştiremediği için bazı devletlerde ekonomik kriz yaşanmaktadır.
Ekonomik kriz yaşayan devletler krizden çıkmak için farklı çözüm yolları geliştirirler ve bu çözüm yollarının bazıları başarılı olurken bazıları başarısız olur. Bu çözüm yollarından biri ise şu an Lübnan’da uygulanan teknoloji vergisidir yani şu an Lübnan’da yaşayanlar Whatsapp vb. internet aramaları için devlete vergi ödemektedir. Tabii buna tepki olarak da Lübnan halkı sokaklara çıkmış ve bu kararı protesto etmişlerdir. Çünkü Lübnan Hükümeti’nin hesaba katmadığı şey günümüzde teknolojinin bir temel ihtiyaç halini aldığı ve halkın açlığa, sefalete hatta başka ülkelerin güdümüne ve köleleştirmesine bile tahammül edebilecek olmasına karşın teknolojinin kısıtlanmasına veya vergilendirilmesine tahammül edemeyeceğidir. Peki bir devlet başkanının bir ekonomik kriz durumda yapması gerekenler nedir?
Bir devlet başkanının yapması gereken krizin nedenini bulmak ve bu nedeni ortadan kaldırmaktır. Ekonomik krizlerin genel nedeni ülkenin ihracatının ithalatından az olması ve bir müddet sonra ülkenin ekonomik kaynaklarının tükenmesi ve dış borçların artmaya başlamasıdır.
Eğer ben ekonomik kriz içinde olan bir devletin devlet başkanı olsaydım öncelikle ithalatın kontrol altına alınması için çalışmalara başlardım. Çünkü ithalatı kontrol altına almak ihracatı arttırmaya göre daha kolaydır. İthalatı kontrol altına almak için öncelikle yurt dışından gelen ürünlere azami vergi uygulardım. Daha sonra ihracatı arttırmak için kararnameler çıkartarak özel şirketleri devletleştirir (gerekli mali kaynak yoksa kanun yetkisiyle ve karşılığı sonradan ödenmek üzere) ve bu şirketlerde milli üretime başlama kararı verir ve yurt dışından aldığımız fakat aslında yurt içinden imal edebileceğimiz hammaddelerin üretilmesi için de kararlar alırdım. Ardından ülkem içinde üretim yapan dışarı para akışı sağlayan yabancı şirketler ve fabrikalar için de azami vergiler uygulardım, bu sayede firmalar ya üretimi durdurur ya da vergiler vasıtasıyla dışa para akışının oluşturduğu farkı kapatırlardı. Bu sayede özel şirketler kalmadığı için bütün halk devlet memuru statüsünde çalışır ve eşit maaşı alırdı. Bu sistemde ithal edilen şey yalnızca ülke içinde üretilemeyen hammadde olacağı için ihraç edilen yerli üretim maddeler sayesinde devletin dışına değil içine para akışı olur ve doğal olarak ekonomik kriz de bir süre sonra sona ererdi.
Ayrıca bütün üretim devlet eliyle yapıldığı ve bütün fabrikalar ve üretim tesisleri devleti ait olduğu için devletin ekonomik alandaki hareket ve yetki alanı da genişlerdi. Ekonomik krizden çıkıldıktan ve devlet kaynakları artıya geçtikten sonra da önceden kanun yetkisiyle devletleştirilen şirketlerin mali karşılığı faiziyle zaman içinde ödenirdi. Bu sayede gelecekteki ihtimal dahilindeki ekonomik krizlerin önüne geçilirdi. Ayrıca da yerli ve milli olan adil gelir dağılımına sahip ekonomik sistem gelirdi.