Krallık Yolu

Her zamanki gibi bir sabahtı. O gün sürekli ödev yaptım. Akşam olunca yemeğini yedim, otururken uyuya kalmışım.

Uyanmışım, olduğum yer neresi, bilemiyordum. Renkli ağaçlarla dolu bir yerdi. Bir yol vardı, oraya doğru yürüdüm. Yürüdüm yürüdüm günler geçti. Çok susamıştım ama yürümeye devam ettim ve sonunda bir kale gördüm, koşacak halim kalmamıştı. Sallana sallana gittim. İki muhafız vardı. Onlardan biri, “Senin burada ne işin var?” dedi. Ben de “Bilmiyorum” dedim. Muhafız, “Nasıl bilmiyorsun?” dedi. Ben de “Uyuduğumda bir yolda buldum kendimi ve günlerce yürüdüm” dedim. Muhafız, “Neee, nasıl?” diye cevap verdi ve devam etti “O yol tam 1000 kilometre” dedi. “Ne, bin kilometre mi?“ diye sordum. Muhafız “Evet, çok yorgun olmalısın ve susamışsındır” dedi ve beni içeriye aldı. Hiç param olmadığı için Kral’a sordum “Bu kaleyi ben temizlesem, karşılığında da bir miktar para verebilir misiniz?” Kral, “Tabi ki. Birinci, ikinci ve üçüncü odayı temizle ama sakın 4. odadaki kapıyı açma” dedi. Ben de “Tamam” dedim. Temizlik malzemelerini verdiler, temizlemeye başladım. İşlerimi bitirip 4. odanın kapısını önüne gelince, “Girilmez!’ yazan kapıyı ardına kadar açmış bulundum. Kapkaranlık bir odaydı, ışığı açtım, oda altın ve elmaslarla doluydu. Hemen kapıyı kapattım. Koşarak aşağıya inerken ayağım takıldı ve düştüm.

Sonra kendimi yatağımda buldum. Bir oh çekip kalktım, neyse ki hepsi bir rüyaymış.

(Visited 88 times, 1 visits today)