Annem bu yaz için köye, anneannemlerin yanına gitmek istedi. Ben aslında hiç köy sevmem ama anneannemi çok özlediğimden dolayı gideceğim. Annem bileti iki hafta sonrasına almış. Zaman su gibi akıp geçti. İki haftanın sonuna geldik. Babamla vedalaştık ve otobüs istasyonuna gittik.
Saatler sonrasında sonunda köye gelmiştik. Anneannem ve annem uzun uzun sarıldıktan sonra sıra bana geldi. Önce anneannem sıkıca sonra da teyzem sıkıca sarılmıştı. Teyzem bizden önce iki kuzenimle gelmişti. Ben teyzemin sarılması bitince kuzenlerime sıkıca sarıldım. Akşama kadar güldük eğlendik. Akşam olduğunda ise eve girdik. Ev düşündüğüm kadar güzel değildi. Tavan çok korkutucu duruyordu. Bazı yerlerde örümcekler vardı. Odam biraz eskiydi. Ama bir ilk! Priz vardı. Çok şaşırmamdan ziyade şarj aletimi prize taksam patlar mı diye düşünüyordum. Denedim. Patlamadı. Hatta çok hızlı şarj oluyordu. Ertesi gün oldu. Yine güldük eğlendik. Çay içtik; derede, gölde oyun oynadık ve ve daha çok şey yaptık. Akşam olduğunda anneannem biraz hava alsın diye kapıyı açık bırakmıştı. Annem de tam o sırada mumları söndürmüştü. Geri mumları yaktığında ise Dolabın üzerindeki bin liralık saat yoktu. Biz aradık, aradık ama bulamadık. Sonra hırsız ihtimalini düşündüm ama çok saçma olurdu.
Birkaç saat geçti hala ortada yok. Kuzenim 1 Nisan diye bağırıp saati verdi. Meğer bize şaka yapmak istemiş.