2020 yazının bir günü, bu büyük tatilden sonra 8. sınıf olacaktım ve LGS için heyecanlanmaya ve az da olsa korkmaya başlamıştım. Korkmamam gerekirdi çünkü oldukça zeki ve çalışkan biriydim. Ama ne yaparsınız yapın içinizde hep bir korku vardı. Yaz tatilinde oldukça fazla dinlenmeye çalıştım lakin ödevler buna pek izin vermedi. Daha tatilin tadını çıkaramadan annem odama girip yarın okul olduğunu ve bu yüzden erken yatmam gerektiğini söyledi. Takvimi kontrol ettim ve gerçekten günlerden 7 Eylül idi. Hemen çantamı topladım, dişlerimi fırçaladım ve yatağa yattım. Sabah olunca üniformamı giydim ve servisi beklemek için aşağı indim. Servis henüz gelmemişti ama benim şimdiden okul hakkında bir sürü sorum vardı: arkadaşlarım kimlerdi, öğretmenlerim nasıldı, dersler zor muydu?..
Bütün bunları düşünürken servis geldi ve ben de servise bindim. Serviste telefonumu çıkarıp onunla kafamı dağıtmaya çalıştım. Fakat gördüğüm bütün paylaşımlar okulların açılmasıyla ilgiliydi, o yüzden kafam pek dağılmadı. Bir kaç dakika sonra servis okula geldi ve herkes sırayla servisten indi. Ön kapının güvenliğinde durup okula baktım, kalbim küt küt atıyordu ve ben buna engel olamıyordum. Sınıfıma doğru çıkarken daha da heyecanlandım, sanki bayılacak gibiydim. Bunların hepsi sınıfa girip en yakın arkadaşımı görünce bitti. Birbirimizi görünce kısa bir donup kalmadan sonra sarıldık. Uzunca bir sohbet edip hasret giderdik. Sonra zil çalmasıyla hoca sınıfa girdi. Oturmamızı söyledi ve teker teker hepimizle tanıştı. Her sene yapılan “tanışma seansıydı” bu ders. Herkes kendinden bahsettikten sonra en önde oturan bir kız hemen hocaya hangi branş ile ilgilendiğini sordu. Matematik hocamızdı ve gayet cana yakın bir tavrı vardı. İlk hafta böyle hocalarla tanışmayla geçmişti. İkinci haftanın ilk günü neleri hatırlayıp, neleri hatırlamadığımızı ölçmek için sınav yaptılar. Sınav gayet iyi geçmişti çünkü yazın derslere az da olsa bakmıştım. Bir dönem bu şekilde geçmişti ve pek LGS stresi yoktu ama ikinci dönemin böyle olmayacağından emindim.
İki haftalık bir aradan sonra tekrar okula dönmüştüm ama tabii ki de ilk dönem kadar heyecanlı değildim. Sonuçta okula alışdım: hocalarıma, arkadaşlarıma… İkinci dönemde sınavlar, ödevler ve günlük çözmem gereken soru sayısı hayli arttı. Onlarla birlikte LGS ciddiliği ve stresi de düşündüğüm gibi başladı. Her şey normaldi ama ikinci dönemdeki başarım ilk döneme göre gerçekten kötü durumdaydı ve bunu beni endişelendiriyordu. Her ne kadar çabalasam da sınav sonuçlarım düzelmiyordu. Hocalarım da bunun farkındaydı ama sebebini bilen yoktu. LGS ye son bir hafta vardı artık her gün sınav oluyorduk, herkes çok ciddiydi sonuçta bu sınav geleceğimizi belirleyecek olan bir sınavdı.
Ve o gün gelmişti: LGS sınavının olacağı tarih. Bize verilen şekilde oturduk ve sınav kitapçıklarını dağıttılar. Sınava Türkçeden başlamıştım ve pek zorlanmamıştım. Ama matematiği görünce dona kaldım çünkü bu sorular üniversite düzeyinde sorulardı. Ne olursa olsun kendimi toparlamam gerekirdi ve öyle de yaptım. Sayısal kısmı gerçekten işlem gerektiren bir kısımdı ve zorlanmıştım. Sınav çıkışında çoğu kişi matematik yüzünden ağlıyordu ama ben o kadar duygusallaşmadım. Bir kaç hafta sonra sonuçlar açıklandı ve yüzde 1’lik dilimde olduğumu öğrendim. Biri bana bunun olacağını söyleseydi, imkansız derdim çünkü sınavlarım kötüye gidiyordu ve bu beni endişelendiriyordu. Ama burdan şunu öğrendim: Ne olursa olsun siz hiç bir zaman değerinizi kaybetmezsiniz bu yüzden kendinize inancınız tam olsun.