Uçağıma yetişebilmek için hava alanında son hızla koşturuyordum. Gerekli işlemleri hallettikten sonra sırtımdaki çantanın ağırlığını unutmaya çalışıp sadece koşmaya odaklanmıştım. Nefes nefese kapıdan içeri girdim. Uçağa bindiğimde yapılan anonsla irkildim. Duyduklarıma inanamadım Anons kulakları acıtan bir sesle uçağın sağ kanadında bir yangın başladığını ve herkesin uçağı terk etmesi gerektiğini söylüyordu. Kulaklarım uğuldamayı bırakıp diğer insanların bağırışlarına kucak açtığında kapıdan çıkmak için birbirini ezen insanlar beni de ittirerek sürünün en arkasında bırakmışlardı. Bedenim uzun süre koştuktan sonra bu adrenalini kaldıramamıştı, adeta tepki verme yetimi kaybetmiştim. Kafamı önce sağa sonra sola çevirdiğimde bambaşka bir şok beni bekliyordu: Uçağın iki kanadı da sapasağlam ve yanmaktan çok uzaktaydı.
Ne yapacağımı iyice şaşırmış ve paniklemiş halde olduğum yerde duruyordum. Beynimden sayısız düşünce geçerken en azından artık bir şeyler yapıp bu uçaktan çıkmam gerektiğini biliyordum. Her adımımda daha çok düşüncelere gömülürken kapının çoktan kapandığını görmek zihnime bir bıçak misali saplanmış ve tek düşünebildiğim bu uçakta her ne oluyorsa onun tam da göbeğine düşmüş olduğumdu. Panikleyince düşünmek bir hayli zorlaşırken problem çözme hızınız artıyordu. Fazla düşünmeden etrafıma bakarak bir çıkış yolu aradım. Ancak tek görebildiğim öfkeli ve hızlı adımlarla bana doğru gelen ve kaptan olmadığı aşikar olan bir adamdı. Ortalıkta dönen bu dolapta onun parmağı olduğunu hissediyordum. O yüzüme doğru “Planlarımı mahvediyorsun niye çıkıp gitmedin ki?” diye bağırırken ben onun uçağı kaçırdığından şüpheleniyordum. Boş ve rehinesiz bir uçakla fidye alabilir miydi? Alabilse bile rehineler varken daha çok alacağı kesindi. Neden insanları çıkarmak istemişti, amacı neydi, tek başına mıydı yoksa bir çetesi var mıydı, şimdi bana ne olacaktı? Soru ve gözyaşı dolu gözlerimle ona baktığımda bağırmayı bırakmıştı. “Kendine ne yaptığının farkında mısın sen? Birazdan benim kaldıracağım bu kaçak uçakta benimle birlikte kaldın. Ve rehineleri çıkardığımı bildirdiğim için bu uçakta benimle olduğuna kimse inanmayacak bu da seni bu işin sonuna kadar bırakamayacağım demek.” Bu sefer tane tane açıkladığında neler olduğunun farkına yeni varıyormuşum gibi omuzlarım çöktü. Ben bir tane koltuğa çöktüğümde ‘korsan’ kaptan uçağı kaldırıyordu.
Birkaç saatlik şokumun ardından ne yapacağımı bilmez halde kokpite yöneldim. Sorularım vardı, neyin içine düştüğümü bilmeliydim. Koltukların birinde bağlı ve baygın bir adam gördüğümde şaşırmıştım, uçakta sadece iki kişiyiz sanıyordum zaten korsan kaptan da öyle dememiş miydi. Adını bilmediğim için ondan bahsederken uçağı kaldırırken yaptığı anonsta kendini tanıttığı ‘korsan kaptan’ ifadesini kullanıyordum. Benim yaşlarımdaki çok da korkutucu görünmeyen bu adama adını sormalıydım ama önce baygın adamı sormak akıllıca olacaktı. Olanları anlatması için sıkıştırdığımda birkaç damla gözyaşı eşliğinde anlatmaya başladı, zararsız biri olduğuna neredeyse emindim artık. “Aslında amacım uçağı değil de bu adamı kaçırmaktı işte. Bu adamı doğrudan Amerika’ya götürmem gerekiyor.” “Neden böyle bir şey yapman gerekiyor?” diye üstelediğimde anlatmaktan çekindiği bir şeyler varmış gibi baktı ve arkasını dönüp bir yere doğru gitmeye başladı. Konuşmaktan kaçtığını düşünüp peşine takılacağım sırada yanın küçük, çelimsiz ve soluk benizli bir çocukla çıkageldi. Ne yani başka birisi daha mı vardı? “Bu çocuk da kim, neler oluyor?” bana şöyle bir baktıktan sonra çocukla konuşmaya başladı. “Korsan kaptan seni biriyle tanıştırmak istiyor. Hadi ona merhaba diyelim.” Çocuk güçsüz bir sesle ve zayıf bir gülümsemeyle beni selamladığında şaşkın şaşkın el salladım.
Çocuğu yatırıp geldiğinde anlatmaya hazır gibiydi, acelece sözüne başladı. “ O gördüğün adam yakın zamanda çok önemli ve gizli bir projeye imza attı aynı zamanda bir yıl kadar önce benim işimden kovulmama sebep oldu. O küçük çocuk ise benim hasta kardeşim. Ona Amerika’da bir doktor ayarladım ve ödemeyi de bu adamla yapıyorum. Başka çarem yoktu, bana bu teklifle geldiklerinde kardeşim ölüyordu ve durumu hala aynı. Birbirimizden başka kimsemiz yok, seni bu işe karıştırmak zorunda kaldığım için üzgünüm.” Öğrendiğim bu son gelişmeler bana birçok karmaşık duyguyu bir arada yaşatıyordu. Küçük çocuğun gözleri gözlerime değdiğinden beri ona yardım etme arzusuyla dolup taşıyordum ve sanırım abisini, korsan kaptanını, engellemek ona büyük ölçüde yardımcı olacaktı.
Uçak saatler sonra indiğinde içimde garip bir umut besliyordum. Burada ne yapacağımı, neler olacağını hiç bilmesem de bu umut güven vericiydi. Karmaşık gözlerimi gören korsan kaptan hastaneye kadar onlara eşlik etmemi rica etti. O an belki, onlar da isterse, onlarla burada kalabileceğimi hissettim.