Çok uyumak kaçmaktı, uyumamaksa yakalanmak; böyle söylüyordu Freud. Ben uyumak istiyordum tüm bu olanlardan kaçmak, zihnimden kurtulmak ve de dünyadan arınmak. Kendimden kaçıyordum, ben bir türlü kendimi anlatamıyordum. Bazense uyumak istemiyordum, kaçmak istemiyordum, savaşmak ve bir kere de olsa kazanmak istiyordum ama yakalanıyordum çünkü uyumamak yakalanmak demekti.
Uyumak istiyordum; insanlardan, kurallarından, dayattıklarından, isteklerinden hepsinden kaçmak istiyordum. Ama ben bir korkak değildim ve yalnızca korkaklar kaçardı. Bunu da ben söylemiyordum bu da insanların dayattıklarından yalnızca biriydi. Bu yüzden uyumak istiyordum insanlarla, dünyayla olan tüm bağlantımı koparıp kendi evrenime hapsolmak istiyordum. Korkak olduğumu hissediyordum ben insan dayatmalarına göre korkak kendi düşünceme göreyse bu dayatmalara karşı çıkacak kadar cesur biriydim.
Uyumayıp insanlara kafa tutmak istiyordum, isteklerim adına savaşa girmek ve savaşları kazanmak… Bir kez olsun uyumayıp ayakta kalmak kaçırdıklarımı görmek istiyordum. Ama ben kafa tuttukça batıyor, savaşa girdikçe yeniliyordum. Ben ne zaman uyumasam gerek dünyanın gerekse insanların gazabına uğruyordum. Her seferinde yakalanıyor ve yine kaybediyordum bu amansız savaşı, belki de savaşmayı bırakmalıydım.
Uyumanın beni bir korkak, uyumamanınsa beni bir mağlup yaptığı bu dünyada ben kendimi git gide kaybediyordum. Girdiğim bütün o savaşları, insanlarla göz göze geldiğim o anları. Korkaklığımın bile bir suç olduğu zamanları… Ben her şeyde kaybediyordum, gerek uykuda gerekse bilincim açıkken ben her iki türlüde bir kaybeden, bir başarısızdım.
Şimdi güneş, bu satırları yazarken, çalışma masama vurup mürekkebimi kuruturken, korkak olduğumu cesurca kabul edebilirim. Eğer korkaklık buysa ben başından beri bir korkağım. Şimdi bu güneş kalbime yansırken ve de her şeyi gün yüzüne çıkartırken ben uyumanın bir korkaklık ve uyumamanınsa yakalanmak olduğu bir dünya ile sınanırken araftayım uyumakla uyumamak arasındaki o ince çizgide yol alıyorum ve biliyorum günün sonunda bir tarafı seçmem gerekecek. Ya korkak olacağım ve insanların baskısını kabul edeceğim ya da yakalanacağım ve yine insanlardan gelen aşağılamaları kabul edeceğim.
Bazen diyorum ki keşke hiç bilmeseydim keşke insanları bilmeseydim, korkaklığın bir suç olduğunu bilmeseydim. Keşke uyumamanın bana hiçbir şey katmadığını bilmeseydim, bu arafta bir taraf seçmek zorunda olduğumu bilmeseydim. Korkak olduğumu kabul etmek zorunda olduğumu bilmeseydim. Keşke ben bunları yazarken dünyanın döndüğünü ve bir fark yaratamadığımı bilmeseydim çünkü ben bu sefer korkaklık edeceğim. Herkes bilir ki ne kadar az bilirsen o kadar iyi uyursun.