Rüyalara inanır mısınız? Ne kadar deneseniz de aklınızdan çıkaramadığınız görüntülere… Gördüklerimi asla unutmayacağım. Her şey normal bir gün gibi başlamıştı. Sabahın ilk ışığı ve mutfaktan gelen annemin sesi ile uyandım. Ne kadar huzurlu bir ses olduğunu net bir şekilde hatırlıyorum. Uzun zamandır bu kadar rahat bir uyku çekmemiştim bu yüzden ruh halim gayet iyiydi. Kahvaltı yaptıktan sonra annem beni okula bıraktı ancak okula gitmek istemiyordum. O ortamın ne kadar kötü olduğuna dair hiç bir fikri yoktu. Zaten, okuyup işe başlamış birinden, ortaokulda ne yaptığını hatırlamasını beklemem.
Okula adım atmaya başladığım saniyeden itibaren herkesin gözünün üzerimde olduğunu hissediyorum ve bu beni tedirgin ediyor. Yine de annemin baskısı üzerine okula gitmiştim. Okulun ilk dersinde sınıf hocamız yeni bir çocuğun okulumuza transfer olduğunu duyurdu. Çocuk; orta boylu, kumral, soğuk bakışlı bir oğlandı. Onunla tanışmamın bütün hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. Şansım çok kötü olmalı ki ona okulu tanıtmak için seçildim, keşke o zaman itiraz etseydim diyorum kendi kendime. Birkaç okul değiştirdiğini söylemişti, başından beri çok tuhaf bir çocuk olduğunu düşünmüştüm. Tuhaf olduğunu düşünmemin nedeni söyledikleri değil yaptıklarıydı. Bazen bir yere bakarak donuyor, kendi kendine bir şeyler fısıldıyordu.
Okul çıkışı, seçilen kişiler sınıflarını temizler. O gün temizlik için sınıfımdan bir tek ben seçilmiştim. Ayağımı teneffüste çarpmıştım bu yüzden ayağım çok ağrıyordu, hali ile temizliği diğer herkesten geç bitirmiştim. Bitirdiğimde hava çoktan kararmıştı, çıkmak için hazırlanırken siren seslerini duydum. Giderek okuluma yaklaşıyordu. Göz açıp kapayana kadar okulun önüne birkaç polis arabası gelmişti, takımı yöneten kişi ise annemdi. Pencereden anneme sesleniyordum ancak beni duymuyordu. Işıklar yanıp sönmeye başlamıştı. Koridorda önüme bakmadan çıkışa doğru koşuyordum ancak ışıklar bir anda söndü, her tarafımdan ayak sesleri geliyordu. Yavaşça bir şeylere takıla takıla yürümeye çalışıyordum. Işıklar yanıp sönerken etrafımın kan gölüne döndüğünü fark ettim; bu kan gölünün içinde nesneler vardı, her birine baktıkça bir kötü anımı görüyordum. Korkmuş halimle anneme sesleniyordum. Işıklar yeniden açıldığında önümde okulumuza bugün transfer olan çocuğu gördüm. Bana bakıyordu, istediğim yerin burası olduğunu söylüyordu. Ona, bana yardım etmesi için yalvarıyordum; lakin o, bana sadece bakıp gülümsüyordu. Ardından koridorun diğer yanına çekildi, arkasında olan cesetlere göz gezdirdi. Ben ise cesetlerin içinde annemi görmüştüm, gözlerimden yaşlar akıyordu. Hareket edemiyordum, artık her şeyin bittiğini hissettim. Yeni çocuk, gerçekliğin böyle olacağını ve onun yanında kalmamı istemişti. Ben ise sadece korkutucu bir ifade ile ona bakıyordum. Çocuk bana sakince baktı ve yavaşça etrafımdaki her şey kayboldu.
Yatağımdan terler içinde uyandım. Hiç tavanı gördüğüme bu kadar mutlu olacağımı düşünmemiştim. Annemin mutfaktan gelen sesini duydum, güneş yüzüme vuruyordu. Hemen ayağa kalkmaya çalıştım ama ayağım çok acıyordu. Yine de her şey bir rüya olduğu için çok rahatlamıştım. Bu rüyayı görmemin üzerinden dört yıl geçti. İki yıl önce annem, okulda yaşanan silahlı bir çatışmada birçok kişiyle öldü. Her şey bir tesadüf müydü yoksa bu anları gerçekten de yaşamış mıydım? Bazen sokakta o çocuğun silüetini görüyorum. Bazen de rüyamda gördüğüm nesnelerin bazılarının birebir aynısını bir yerlerde görüyorum. Her şeyin sadece bir rüya olduğuna inanmak istiyorum ama yaşadıklarım yüzünden sadece kendimi kandırıyor gibi hissediyorum.