Bir zamanlar çılgın bir bilim insanı varmış. Bu bilim insanının adı Marek’miş. Marek, çocukluğundan beri geçmişe gitmenin hayalini kurarmış. İşte bu yüzden bir bilim insanı olmuş.
Yıllar süren çalışmalardan sonra, sonunda başarmış. Bu çalışmasını bilim camiasına sunmadan önce, dönemin en büyük bilim insanlarından oluşan konseye çalışmasını sunmak zorundaymış. Konsey binasına girdiğinde kendisini nasıl bir şeyin beklediğini anlamış. Konseydeki üyeler tartışırken gerginlik artıyormuş. Endişeli bir bekleyişin sonunda konseyin en kıdemli üyesi, “Yapabilirsin ama bir kere geçmişe gitmeyi deneyip öyle halka sunmalısın.” demiş. Marek denediğinde başarmış, geçmişe gitmiş.
Rengarenk bir ışık tünelinin içinde, yanına aldığı asistanı Josh ile birlikte neredeyse heyecandan ölecek gibi hissetmiş. Josh, kardeşinin oğlu, aynı zamanda Marek’in asistanıymış. Josh, genç, sadık ve meraklı biriymiş. Geçmişe gidip Mostar Köprüsü’nün yapılışını görmüş. Hatta yapılışına yardım etmiş. Ancak bu işin eğitimini almadığı için bir hata yapmış ve köprü yıkılmış. O gece Mostar’da büyük bir yangın çıkmış.
Günümüze döndüklerinde, çoğu köprü daha farklı ve yerden destekliymiş. O destekler yeterince dayanıklı olmadığı için köprüler sürekli yıkılıyormuş. Tekrar geçmişe gitmeye çalıştıklarında başarılı olamamışlar. Yıllar sonra yeniden denemişler ve köprü yapılmadan önce gidip hikayenin başındaki sözleri değiştirerek, kısaca dördüncü duvarı kırıp hikayeyi değiştirip başarmışlar.