Konfor alanı dediğimiz şey, bence tatlı bir uyku gibidir. O anda ihtiyacımız olan her şey elimizin altındadır. Örneğin; dışarıda yağan bir kar, sıcacık battaniyenin altında izlediğiniz güzel bir film ve atıştırmalıklarınız. Ancak bu bile bir zaman sonra eğer dışarıda kartopu oynamaya isteği yaratmıyorsa işte o zaman tatsızlaşır. Bu makale konusunu görünce aklıma hemen teyzem geldi. O bana sürekli bu konudan bahsederdi. Derdi ki: Sakın konfor alanından çıkmayıp bu hayatta isteklerini, yeteneklerini ihmal etme! Çünkü daha teyzem benim yaşlarımdayken hayatın hep böyle rahat konforlu kolay geçeceğini sanarak kendini bir gelecek planlamamış. Hep annesinin ve babasının ona sağladığı konfor alanının içinde kalacağını düşünerek hayal kurmamış. Hedef koymamış en kötüsü de yeteneklerini beslememiş. Sonuç olarak ne kapasitesini ortaya koyabileceği bir meslek seçebilirmiş ne de hayatta kendini işe yarar hissedebilmiş. Oysa bu hayatta tanıdığım en güçlü ve en yetenekli insandır. O yüzden sürekli bana nasihat eder. İnsan beyni her gün aynı şeyleri yaptığı takdirde beslenemiyor, gelişemiyor. Aynı şekilde ruhumuz ve psikolojimiz de kötü etkileniyor. Hayat şartları her gün aynı işleri yapmaya sizi itebiliyor maalesef. Bazen farklı bir pencereden bakmak başka alanlarda kendimizi denemek. Yaşama insanlığa başka nasıl fayda dokunabilir gibi konularda kendimizi zorlamamız gerek. Tarihte birçok aristokrat, binlerce bilim insanı rahatı ve konforu ve hatta cezalandırmayı bile göze alarak bilimle ilgilenmişler ve dışlanma pahasına konfor alanlarından çıkarak Dünya’ya harika fikirler ve bilgiler sunmuşlardır.
Konfor Bir Bağımlılık mı?
(Visited 17 times, 1 visits today)