Konaktaki Hırsızlık

  • Kar yağmaya başlamıştı. Yavaş yavaş havaların soğumaya başlaması zaten insanların kar bekleyişini arttırmıştı. O sırada dedektif Mark Wilson ofisinde oturuyor, elinde kahvesi ile Londra manzarasını seyrediyordu. Dedektif Mark Wilson, 60’larına yakın ve dedektiflik konusunda çok iyi olduğu herkes tarafından kabul edilen bir İngiliz’di. Birden kapı çaldı. Asistanı Bayan Melanie ona “Bay Wilson, Bay Kumar geldi size bir şey danışacakmış.” dedi. Dedektif Mark Wilson bir kafa hareketi ile müsait olduğunu ve içeri gelebileceğimi ifade etti.

Bay Kumar içeri girdi, yüzünde biraz tedirgin bir ifade vardı. Bay Vijay Kumar, Hint asıllı bir İngiliz vatandaşıydı. Uzun süredir Londra’da yaşıyordu ve İngilizcesi akıcı ve gayet üst seviyedeydi. Dedektif Wilson ona “Neler oluyor Bay Kumar bana ne danışmak istemiştiniz?”. Bay Kumar yutkundu ona ancak “Bir hırsızlık” diyebildi. Dedektif Wilson ona bakarak “Ne demek bir hırsızlık? Lütfen daha detaylı açıklayabilir misiniz?” dedi. Bay Kumar “Dün doğum günümdü. Çok keyifli bir gündü. Karım, annem, babam, iki çocuğum,   Farida ve Zahra -karısının arkadaşları o gün oradaymışlar-  ile kutlama yapıyorduk. Ne olduysa tam o an, ben mumları üflediğim sırada oldu. Kızım koşarak yanıma geldi bana ‘Baba, kasanın kapağı açık, biri içindeki bütün her şeyi çalmış.’ dedi.” diye dedektife anlattı. Dedektif Wilson birkaç dakika dinlediklerini değerlendirdikten sonra “Ne kadar bir meblağ vardı o kasanın içinde.” diye sordu. Bay Kumar ise “Büyük bir meblağ, Dedektif Wilson, büyük bir meblağ…” diye yanıtladı.

Dedektif Wilson koltuğuna yaslandı ve “Tamam Bay Kumar bugün eğer izniniz var ise olay mahalini görmek isterim. Polise haber verdiniz mi?” diye sordu. Bay Kumar “Evet haber verdik onlar parmak izleri gibi bütün delillere bakıyorlar ama size danışmam da bu işleri hızlandırır, ayrıca çok iyi bir dedektif olduğunuzu zaten biliyorum.” dedi. Dedektif Wilson ile Bay Kumar arabaya bindiler ve olay mahaline doğru yola çıktılar.

 

Bay Kumar’ın evi adeta bir saray yavrusuydu. Kapıdan içeri girdiklerinde onları evin hizmetlisi ve evin şoförü karşıladı. Dedektif Wilson, Bay Kumar’a “Bay Kumar hikayeyi biraz eksik anlattınız galiba o gece hizmetliniz ve şoförünüzde evde değil miydi?” dedi. Bay Kumar “O gün onları izne göndermiştim.” dedi. Dedektif Wilson “Tamam” manasında kafasını salladı ve herkesin toplandığı salona girdi. Salonda bir köşede Bay Kumar’ın kızı Anjali ve oğlu Raj oturuyordu. Öbür köşede ise pencereden manzarayı seyreden Bay Kumar’ın karısı Sonam ve Bay Kumar’ın annesi ve babası duruyordu. Dedektif Wilson onlara “Merhaba” dedikten sonra Bay Kumar’a “Kimler şüpheli sizce?” diye bir soru yöneltince Bay Kumar ona “Ben, annem ve babam her zaman salondaydık. Ama onun dışındaki herkes şüpheli.” dedi.  Dedektif Wilson “Pekala, tamamdır.” dedi ve polislerin yanına bir şeyler konuşmaya gitti.

Bay Kumar, Sonam’nın yanına oturdu yaklaşık 20 dakika sonra Dedektif Wilson gelip onlara “Şimdi, şüpheli bulunanları yanıma istiyorum Bay Kumar derhâl eşiniz, oğlunuz, kızınız ve arkadaşınız Zahra. Sırayla odama gelsinler.” diye komut verdi. İlk olarak Sonam, Dedektif Wilson’un odasına gitti.

Dedektif Wilson Sonam ile ancak iki dakika konuştu. Onun şüpheli olduğunu zaten düşünmüyordu. Tam da tahmin ettiği gibi kadının genelde mutfak işleri için-zaten hizmetliler izinliydi-salondan ayrıldığını öğrendi. Tam onu gönderip Raj’ı çağıracakken Sonam ona “Bakın Dedektif Wilson bizim kasamız üst katta, hatta bizim odada duruyor. Kocam size sadece salondan bir süreliğine olsa bile ayrılanları söylemiş. Hâlbuki, üst kata çıkan iki kişi vardı dün gece. Zahra ve Anjali. Bu yüzden ben Farida ve Raj’ın suçlu olduğunu düşünmüyorum.” dedi. Dedektif Wilson biraz şüpheli bir tavırla “Siz bunu nereden biliyorsunuz acaba Bayan Sonam?” diye sorunca Sonam “Mutfaktan üst kata çıkan merdivenler görünüyor.” dedi. Dedektif bunu dikkate katması gerektiğini düşündü ve “Sizce Anjali ve Zahra neden yukarı çıktı?” dedi. Sonam “Bilmiyorum” diye yanıt verdi. Dedektif ona gönderdikten sonra Raj ve Farida’yı şüpheliler listesinden çıkardı.

Odaya Anjali geldi. Anjali dedektifin suçlayıcı tavırlarına karşı “Siz beni neyle itham ediyorsunuz? Ben sadece gördüğümü söyledim diye ben mi suçluyum. Ayrıca odama çıkmam gerekti, tam annemlerin odasının oradan geçerken kapı açık olduğu için içeri baktım ve kasanın açık olduğunu fark ettim.” diye isyan etti. Dedektif Wilson “Ben sizi suçlamıyorum küçük hanım, sadece soruşturuyorum. Bu anlattıklarınızın hepsi birer delil ve suçlunun bulunduğu yere açılacak olan kapının anahtarlarıdır.” diye sakince durumu izah etti. Ona teşekkür edip Zahra’yı çağırmasını söyledi.

Şimdi ise dedektifin karşısında Zahra oturuyordu. Zahra ona “Ben tuvalet için çıktım yukarı.” dedi. Zahra’nın İngilizcesinin pek iyi olmadığı anlaşılıyordu. Dedektif Wilson ona “Bayan Zahra, nerelisiniz, neden buradasınız, Bayan Sonam ile nereden tanışıyorsunuz?” diye bir dizi soru sorunca.  Bayan Zahra onu durdurup “Çok hızlı konuşuyorsunuz bayım, benim pek iyi değildir zaten İngilizcem. Hintçe ve Urduca bilirim ben. Ben buraya tatil amaçlı, zaten burada evim de yok, ama sağ olsun Sonam benim çocukluk arkadaşımdır ve her zamanki gibi beni evine aldı yaklaşık iki aydır burada kalıyorum.” dedi. Dedektif biraz gerilen Zahra’yı fark edip ortamı yumuşatmak için “Demek öyle?” dedi samimice. Zahra ise “Evet, aslında benim de İngiltere de bir evim olsa da fena olmaz, sonuçta Sonam Londra’ya yerleştiyse ben neden yerleşemeyeyim.” dedi. Dedektif birkaç dakika ona baktıktan sonra onu da salona diğerlerinin yanına gönderdi.

Dedektif polislere bir şey anlatıyordu. Ev halkı ise ne konuştuklarını merak ediyorlardı. Dedektif Mark Wilson salona girdi ve  polislerin şu an didik didik suçlunun odasını arandığını dile getirdi. Bay Kumar dayanamadı “Kim peki bu suçlu dedektif?” diye sordu. Dedektif Wilson ise “Zaten bunca kişinin arasından iki şüpheliye düşmüştüm, biri kasanın açık olduğunu haber veren kızınız Anjali, öbürü ise İngiltere’ye yeni geldiği için sizde kalan arkadaşınız Zahra.” dedi. Dedektif Wilson kendinden emin bir şekilde “Küçük hanım Anjali’nin parayı çalacağını pek düşünmüyorum çünkü Bayan Zahra’nın yalan söylediği apaçık ortada.” dedi. Zahra başını öne eğmişti. Dedektif sözüne devam etti “Bayan Zahra keşke daha inandırıcı bir yalan bulsaydınız kendinize her katında geçtim banyoyu neredeyse mutfak bulunan bu evde, siz yukarı kattaki banyoyu mı gitmeyi tercih ediyorsunuz? Ayrıca bana ev planlarınızdan bahsettiniz, bunun için paraya ihtiyacınız var değil mi? Şimdi Zahra Hanım başka kanıtlar bulmadan siz mi itiraf edersiniz suçunuzu yoksa bu soruşturmaya devam edelim mi?” dedi.

Zahra çok utanmıştı ona “Özür dilerim sayın dedektif, ben yaptım, kasadakileri ben aldım ki kendime bir ev alabileyim.” dedi. Sonam şaşırmıştı ve aklında tek bir soru vardı “Kasanın şifresini nereden bildin?”. Zahra ona “Gayet basitti, kapağı  zaten açıktı. Ama gerçekten bu bir savunma değil yaptığım şey için çok özür diliyorum, kasadaki paralar şu an odamda, size onları geri vereceğim yaptığım yanlış için lütfen beni affedin.” dedi.

(Visited 75 times, 1 visits today)