Hepimiz bir kerecik bile olsa elimizde bulunan değerli bir kişinin veya varlığın kıymetini tamamen unutuyoruz. Fakat bazen ise iyi ki onlar bizim yanı başımızda diyoruz. Kıymet denilen şey maalesef kimi zaman bilenen ancak kimi zaman tamamen yok sayılan bir varlık şu aralar. Anlayacağınız üzere bu kıymet diye adlandırılan varlık, iyi ve köyü arasında sürekli rotasyon yapıyor.
Düşünün ki bulunduğunuz bölgenin en zengin ve en heybetli insanlardan birisiniz. Ancak siz sahip olduğunuz malikanenin, sahibi olduğunuz şirketin ve sayısız çalışanınız olduğu halde siz her şeyin çok daha fazla olması gerektiğini ve sahip olduğunuz tüm değerli varlıkların hiç yeterli olmadıklarını söylüyorsunuz. Oysaki köyde yaşayan bir çoban eline geçen ufacık bir dilim ekmeği bile sırf evimi doyurup geçindiriyor diye o ekmeği her şeyden fazla değer vermesi nasıl oluyor da elin zengini bir servetine yetersiz diyor? İşte bu yüzden derler zenginliğin gözü kör olsun diye (!) Başka bir örnek ise eğitim meselesi. İki çocuk düşünün biri özel okula öbürü ise devlet okuluna gidiyor. Özel okula giden çocuk öğretmenlerinden gördüğü sayısız ilgi ve yardım sayesinde derslerinin hepsinden yüksek notlar alarak karnesini taçlandırırken bile ailesi notlarının yetersiz olduğunu söyler. Devlet okuluna giden çocuk ise hiçbir imkanı olmadan bile okula giderek ailesinin yüzünde güller açmasını sağlıyor.
En büyük hayal kırıklığını aslında biz kendimize yapıyoruz. Etrafımızda bu kadar kıymetli varlıklar varken bile o bir çift gözümüzün kör olması. Sahip olduğumuz en ufak bir varlığın bile değerini mutlaka bilmemiz lazım. Şunu bilin ki her odun günün birinde şık bir mobilya olur.