Dünyadaki toplumlar, topluluklar düzen ve huzur içinde varlıklarını devam ettirebilmek için geçmişten günümüze bazı kurallar çerçevesinde hareket etmişlerdir. Geçmişe baktığımızda kurallara uymadan varlığını sürdüren bir topluma rastlamak oldukça zordur. Kurallar, insanlara sınırlar koyup insanların bu sınırların içinden çıkmamasını sağlamaktadır. Kuralların demokrasi ve devlet ile harmanlanmasıyla yasalar denilen kavram ortaya çıkar. Her devletin birden fazla yasası vardır ve devletin vatandaşları bu yasalara göre hareket ederler. Yasalar her ne kadar kargaşa olarak nitelendirdiğimiz bazı şeyleri önlese de bazı durumlarda da kargaşayı yaratan başlıca faktörler arasında başlarda gelmektedir.
İnsanlar sınırlandırılmayı sevmezler ancak kendilerine sınır koyulmadan da mantıklı hareket edemezler. Bu yüzden de devletler düzeni sağlamak için yasalara başvururlar. Bazı ülkeler yasalarını çok katı yaparken bazıları da yasalarını çok katı yapmayı tercih etmeyebilirler. Yasaların katı olup olmaması devletteki düzenin değişmesinde önemli bir etkiye sahiptir. Ancak bu etki bir yasanın katı olup olmamasıyla doğru orantılı olmayacaktır. Katı bir yasa demek suçların tamamının önüne geçilip barışçıl bir dünyanın oluşması anlamına gelmez. Zaten bu konuya; psikolojik olarak kanıtlanan: insanın yasaklanan şeylere olan ilgisi artar, düşüncesi ile bakarsak da sonucu kolayca fark edebiliriz. Küçükken annenizin size ‘’dokunma’’ dediği şeye gidip dokunmanız gibi devletler koydukları yasalarla yasakları ilgi çekici hale getirirler. Yani devletler izledikleri bu yolla topluluklarda yapılmaması gereken bir şeye karşı olan ilgiyi arttıracaklardır.
Ayrıca katı yasaların oluşturduğu korku duygusu insanların devletlerine veya topluluklarına olan sevginin ve bağlılığın azalmasına sebep olacaktır ve toplumdaki birlik beraberlik duygusu gitgide yok olup yerini mutsuz ve kendinden emin olmayan insanlara bırakacaktır. Kendinden emin olmayan, mutsuz bireyler geleceğe dair duydukları umudun azalmasıyla topluma herhangi bir katkı sağlamayı bırakıp toplumun çöküşü için zemin hazırlayacaktır.
Toplumlardaki katı yasaların beraberinde getirdiği korku faktörünü daha detaylı inceleyecek olursak korkunun, kendisini ele geçirdiği bireyler mantıklı düşünme özelliklerini kaybeder ve kendileri koruma içgüdüsü ile hareket edeceklerinden toplumla olan işbirlikleri azalır ve grup içindeki hareketlerinde bozulmalar meydana gelir. Bir gruptaki birlik ve beraberlik duygusunun yok olması demek grubun dengesini bozup grubu yok eder. Yani bir devletin huzur ve düzen içinde varlığını sürdürmek gibi bir amacı varsa bu amaca ulaşmak için kendine, iyi düşünülmüş ve kolaya kaçılmadan bulunmuş bir yöntem seçmelidir.
Bir toplumdaki barışı ve huzuru katı yasalarla sağlayabileceğini düşünmek oldukça anlamsız bir düşüncedir. Hatta direkten katı yasalara başvurmak sorunların karşısında çözüm üretemeyip direkten kolaya kaçmak olacaktır. Bir toplumu barışçıl ve düzenli yapmanın yolu iyi bir eğitimden geçer. Bilimsel verilere göre suç oranları eğitim seviyesiyle ters orantılıdır. Bir toplumda eğitimli insan sayısı arttıkça o toplumdaki suç oranları da beraberinde düşüş gösterir. Eğitimli, kendi öz bilincine sahip bireyler ülkelerine sağladığı katkılarla ülkelerini ileriye götürür ve ülkeleri için çalışırlar. Yani özetle bir ülkeyi daha barışçıl ve düzenli yapmanın tek yolu yasalarla olmamalıdır. Devletin kendi vatandaşına sağladığı iyi bir eğitim ortamı , devletin katı yasalardan almayı beklediği verimin kat ve kat daha fazlası olacaktır.