Klonlamak

Bazı bilim adamları klonlamanın insanlık için büyük bir gelişme olduğunu ileri sürerken, bazıları da bu çalışmaları insanlık ayıbı olarak görüp kesinlikle engellenmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu düşüncelere sahip klonlama karşıtlarının yaptığı çalışmalar ile başta Avrupa ülkeleri olmak üzere bir çok ülke, sınırları içerisinde klonlama ile ilgili çalışmaların yapılmasını yasakladı. Klonlama yanlıları ise, klonlamanın kaçınılmaz bir bilimsel gerçek olduğunu ve yapılan yasakların bilimi yavaşlatmaktan başka bir şey olmadığını savunarak, her ne pahasına olursa olsun çalışmalarına devam edeceklerini açıkladılar. Bu tartışmalar tüm bilim dünyasını sardı ve bir çok bilimsel kuruluş; klonlama, özellikle de insan klonlama çalışmalarının ahlaki ve bilimsel bir yanlış olduğu konusunda karara vardı. Fakat insan oğlunun bitmez tükenmez merak duygusunu engellemek kolay değil. Bazı firma ve bilim adamlarının izinli yada izinsiz bu çalışmaları sürdürdüğünü varsaymak tutarsız olmaz.

Klonlanmış insan, aslında çok yabancı olduğumuz bir terim değil. Tek yumurta ikizi olarak adlandırılan ikiz çeşitleri aslında birbirlerinin doğal yoldan klonlanmış halleridir. Anne rahminde bir zigot bölünmesinin ilk aşamalarında her hangi bir nedenle iki ayrı hücre oluşturursa, aynı DNA’ya sahip iki ayrı canlı dünyaya gelir ve dünyaya gelen bu iki canlı birbirinin genetik kopyasıdır, yani klonlanmış halidir.Yapay klonlama ise dünyaya gelecek canlının genetik özelliklerinin dışarıdan müdahale ile kendi türünden başka bir canlının DNA’sı ile aynı olmasının sağlanmasıdır.

 Normalde insanlar eşeyli üreme sonucunda dünyaya gelir. Eşeyli üremede  anne ve babanın üreme hücrelerindeki DNA’lar birleşerek yeni ve kendisine has özellikler taşıyan bir DNA oluştururlar. Yani oluşan yeni birey bazı ufak benzerlikler dışında anne ve babanınkinden bağımsız bir genetik yapıya sahip olur. Klonlama sonucunda ise eşeyli üreyen canlı bir nevi eşeysiz üreme gerçekleştirmiş olur. Yani oluşacak birey sadece annenin yada sadece babanın DNA’sını taşır. Bu nedenle oluşan birey, DNA’sı kullanılan bireyle aynı genetik özelliklere sahip olur, yani yeni birey anne yada babanın kendisinden küçük bir tek yumurta ikizi olarak dünyaya gelir ve normal tek yumurta ikizlerinde olduğu gibi dış görünüşleri birebir aynıdır.

Normalde bir insanın doğması için anne ve baba lazımdır, doğan kişinin DNA yapısı büyük ölçüde Anne ve Babaya benzerdir, çünkü onlardan gelir. Bu yüzden anne veya babalarımıza benzeriz. Ancak biz, ortak bir iş sonucu meydana gelmiş olan “yeni” bir DNA dizilimine sahibiz. Bizi farklı yapan da bu. Ancak sadece anne veya sadece babadan, yani tek bir bireyden meydana gelseydik, o zaman yeni bir DNA’ya değil, bizi üreten DNA’nın kopyasına sahip olacaktık.

Klonlama çalışmaları yapan ve yapmaya devam eden bilim adamlarının çoğu bu çalışmaları yeni bir birey dünyaya getirmek için değil de sadece tedavi amaçlı kullanılacak kök hücreleri üretmek için sürdürdüklerini belirtiyorlar. Tedavi amaçlı klonlama çalışmalarda ise amaç klonlama sonucunda kök hücre elde etmektir. Klonlama ile kök hücre elde etmeyi planlayan bilim adamları bu kök hücreler yardımı ile bir çok hastalığa çözüm bulunacağını ve daha ileriki dönemlerde yine bu hücreler yardımı ile organ üretimi ve nakli yapılabileceğini iddia ediyorlar. Fakat burada göz ardı edilmemesi gereken şey; kök hücre elde etmek için embriyonun öldürülmesi gerektiği gerçeğidir. Bir canlının hayatını kurtarmak yada sağlık sorununu gidermek için başka bir canlının hayatına son vermenin ahlaki açıdan doğru olduğu pek söylenemez. Burada bir hayvan öldürmekten değil, tıpatıp, dünyadaki herhangi bir insanın kopyası olan, resmen bir “insan” olan bir varlığın, sırf organ nakli veya hastalıklara çare amacıyla “yaratılıp”, bir laboratuvar faresi gibi kullanılıp öldürülmesi rahatlıkla veya bilim uğruna yapılabilecek bir davranış değildir.

(Visited 33 times, 1 visits today)