Ülkemizde refah nüfus artış hızı, gelişme seviyesi ile ters orantılı olarak seyretmektedir.Kişi başına düşen geliri, hızlı nüfus artışı olumsuz yönde etkilemekte. Nüfus artış hızı yavaşlatıldığı takdirde bugün için Avrupa ülkelerine göre çok düşük düzeyde bulunan kişi başına gelir miktarında artış sağlanabilir.Nüfustaki hızlı artışın birçok ekonomik ve sosyal sorunları da beraberinde getireceği gerçeği unutulmamalıdır. Nitekim hızla çoğalan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak, yani çoğalan insanları yeterince besleyecek, eğitecek ve sağlık hizmetleri verecek imkanlarında aynı ölçüde artırılamadığı görülmektedir. Bu açıdan nüfus artışı ile ülke kaynak ve imkanları arasında bir denge kurulması, günümüz toplumlarında çare bulunması gerekilen en büyük sorunlardan biridir. Burada yalnızca birey sayısını bilmek yeterli olmaz, nüfusun vasıfları ve buradaki gelişmelerin de takip edilmesi gerekmektedir.
Kişi başına milli gelir, ülkeler arası ekonomik gelişme karşılaştırmalarında kullanılan en iyi ve ekonomik bir ölçüdür. Ekonomik gelişmeyi tayin eden ve belirleyen şartlardan biri fert başına düşen gelirin yüksek olması veya yıldan yıla artış göstermesidir. Milli gelir ve nüfus miktarı şeklinde formüle edilebilen, kişi başına milli gelirin artması için ya milli gelirin artması veya nüfusun azalması ya da nüfus artışının, milli gelirdeki artıştan düşük olması gerekir. Türkiye nüfusu yılda ortalama yüzde 2 arttığına göre milli gelirdeki artışın bundan daha fazla olması sonucuda, kişi başına düşen milli gelir artar.Yani nüfus artışı kişi başına düşen milli gelirin azalmasına sebebiyet verip ülkenin refah seviyesini olumsuz etkiler.İşgücü arzındaki artışlar; eğitim, sağlık gibi altyapı harcamalarını artırdığı ve istihdam imkanlarının yaratılması için ek sermayeyi gerektirdiği için bazı sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Kişi başına gelirin düşük olduğu, Türkiye’de hızla artan bir işgücü ihtiyacının yaratacağı problemler çok büyük önem taşımaktadır. Artan işgücü ihtiyacının istihdam edebilecek yeni iş imkanları yaratılamadığı takdirde işsizlik, sosyal ve ekonomik boyutları olan çok önemli bir mesele olarak, bugün olduğu gibi karşımıza çıkacaktır. Bu soruna çözüm bulunamadığı takdirde insanlar işsiz kalıp maaş bile alamayacaklar. Günümüzde dünya açlığa mı gidiyor sorusu sıkça düşünülmeye başlandı.Dünya nüfusunun büyük bir bölümünün gelişmekte olan ülkelerle, yiyecek yardımına muhtaç, fakir ülkelerde yaşadığı bilinmektedir. Modern tarımda büyük gelişmeler olmasına rağmen, verimli tarım alanlarının iklim değişiklikleri, erozyonun getirdiği tahribat, şehirlerin genişleyerek çevrelerindeki ekime elverişli toprakları beton yığını haline dönüştürmeleri, köylerden şehirlere olan göç gerçeği, yakın bir gelecekte insanların yeterli beslenip beslenemeyeceği endişesine kapılmalarına yol açmaktadır.
Anlayacağımız şu ki nüfusun kontrolsüz artışı çevremizi kirletmekle kalmayıp Dünyaya açlığı işsizliği hırsızlığı ve bunun gibi birçok sıkıntıyı beraberinde getirecek. Nüfus artışının kontrole alınması takdirinde bu sıkıntıların azalacağı kıtlığın ve refahın düşmeyeceği günleri görmemiz olası.Bu nedenle Türkiye’de nüfus artışının olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için gerekli tedbirlerin zaman geçmeden tespite alması ve uygulanması gerekmektedir.