Naz, sabah erken vakitlerde yatağından kalktı. Saat daha beş buçuktu. Elini yüzünü yıkadı ve geri odasına doğru yürüdü. Odasında dolabının içerisindeki çekmeceden eskimiş ve yıpranmış, yeşil renkli bir kitap çıkardı. O kitabı kütüphaneden daha dün, okumak için almıştı. Hemen içini açtı.
Bir baktı ki kitap, elinde titremeye başlamıştı. İçinden konuşan kitaplar, korsanlar, tavşanlar ve daha bilmediği birçok karakter çıkmıştı. Odasını karakterler basmıştı resmen. Karakterler, Naz’a camdan aşağı gelmesini söylediler.
Aşağı vardıklarında Naz, gözlerine inanamadı. Sokaklar bir hikâyeye dönüşmüştü. Naz, ilk başta tedirgindi. Sonra cesaretini toplayıp içeri girdi.
Hikâyenin en başında pamuk diyarının içindeydi. Tavşanlar, Naz’ı havada gezdirdi. Ardından, Naz konuşan kitaplarla beraber hikâyenin diğer kısmına geçti. Paris’i gezdi. Eyfel Kulesi’ne tırmandı, Mona Lisa’yı gördü ve hatta geçmişe gidip Mozart ile tanıştı.
Hikâyenin son bölümüne gelmişti. Bu bölümde ise yılbaşıydı. Her taraf ışıl ışıldı. Oyuncak bebeklerle yemek yedi. Ondan sonra Noel Baba ile hediye dağıttı.
Çıkarken, bir daha buraya gelemeyeceği için üzgündü. Herkese veda etti ve evinin yolunu tuttu. Naz, bu macerasını bir daha asla unutmadı.