Merhaba, benim adım Melis. Bilirsiniz ki kitaplar hayatımızda çok faydalı bir rol oynuyor. Herkes kitap okumayı sevmeyebilir, biliyorum ama benim düşüncemle herkes en azından her gün 5-10 sayfa okumalı. Bence bu dünyada herkes kitap okusaydı işsiz kalan insanlar, sınıflarını sınavlar yüzünden geçemeyen öğrenciler vs. olmazdı. Neyse biz bunları şimdi bırakalım da “bana” geçelim.
Ben 1. sınıfta okumayı öğrendiğim zaman çok zevk almıştım. Ta ki annem bana okuma kitabı alana kadar. Çok zevkli okuyacağımı zannetmiştim ama hiç de zannettiğim kadar eğlenceli olmadı. Kitabı çok da uzun sürse annemin zorlamasıyla sıkılarak okumuştum. İlk kitaptan sonra annemin bana 5. sınıfa kadar aldığı kitapların hepsini sıkılarak okumuştum. Ama bize okuldan verilen bütün kitapları 1. dönemde okumamız gerekiyordu. Tek bir kitap hariç. Okuldan verilen kitapları da sıkılarak okumuştum. Ama okuldan verilen kitaplardan tek bir tanesini sıkılarak okumadım. Bu sıkılarak okumadığım kitabın ismi KUŞKULAR VE DİNOZOR KEMİKLERİ’ydi. Türkçe öğretmenimiz bu okuduğumuz kitapların özetini çıkartmamızı isterdi. Ben de kitabı sıkılarak okumadığım için rahatlılıkla özetini çıkardım. Özeti çok uzun yazdım, ben yazarken de annem sürekli “Daha bitmedi mi?” diye sorup duruyordu.Özetim sonunda bitmişti. Aranızda bu kadar uzun yazdığım özeti merak edenler vardır. Hemen göstereyim:
KUŞKULAR VE DİNOZOR KEMİKLERİ
Bu kitapta Minik İzciler adında bir grup varmış. Bu grubun bir gün toplantısı çıkmış. Gruptaki iki yakın arkadaş toplantıya geç kalmışlar. Çünkü iki kızdan birisi “Ben toplantıya gitmek istemiyorum. Her toplantı sıkıcı geçiyor.” demiş. Diğer kız kızarlar diye düşünmüş. Ama daha sonra fikrini değiştirmiş. İkisi birlikte gitmemeye karar vermişler. Bir süre, iyice düşündükten sonra gitmek istemişler. Toplantıya aslında tam vaktinde geldiklerini düşünmüşler. Çünkü en önemli yerde gelmişler. Toplantıda müze gezmeye gideceklerinden bahsetmişler. Aralarından bir kişinin anne ve babası gelecekmiş. Herkes kendi arasında konuşmaya başlamış. En sonunda kimin ailesinin müze gezmeye gideceği belirlenmiş. Müzeye gidecekleri gün gelmiş çatmış. Bütün Minik İzciler grubu toparlanıp binecekleri treni beklemeye başlamışlar. İçlerinden birisi sürekli “Treni kaçıracağız, hadi gelin artık.” diyormuş. Ama kimse onu dinlemiyormuş. Artık o çocuk treni kaçırmamak için erkenden binmiş. Minik İzciler grubundan bir kişi “Aramızdan bir kişi eksik.” demiş. Herkes etrafına bakınmış. Evet, gerçekten de bir kişi eksikmiş. Bir bakmışlar ki aralarından bir kişi trende ve tren harekete yavaş yavaş geçmiş. Trende olmayan Minik İzciler grubu trenin peşinden koşmuşlar ama yetişememişler. Bir sonraki trenin saatine daha çok varmış. Bir sonraki istasyona doğru gitmeye başlamışlar. Oraya gidince hemen trene binip önceden trene binen kişiyi aramaya başlamışlar. En sonunda bulmuşlar. Herkes bir koltuğa yerleşmiş. İnecekleri istasyona gelmişler. Trenden inip kalacakları otele doğru gitmişler. Otele vardıklarında herkes odasına gidip hızlıca hazırlanmışlar. Herkes hazırlandıktan sonra müzeye doğru gitmeye başlamışlar. Müzede herkesin en çok dikkatini çeken cam bir kabın içindeki kolye olmuş. Minik İzciler grubu ilk başta otele gittikleri adamı müzede de görmüşler. Gördükleri adamın hırsız olduğunu düşünmüşler. Müzeden çıkarken o kolyenin yerinde olmadığını gördükleri zaman o adamın çaldığını düşünmüşler. Geri otele döndüklerinde üstlerini değiştirip otelin yemekhanesine çıkmışlar. Yemekhanede yine o adamla karşılaşmışlar. Adamın elindeki kutuyu görünce bütün Minik İzciler grubu adamın üstüne doğru koşmaya başlamışlar. Adamın karşısındaki kadının köpeği de adamın elindeki kutuya atlayıp kutuyu kapmış. Çocuklardan birisi köpeğin aldığı kutuyu alıp açınca içinden farklı bir kolye çıktığını görmüşler.Minik İzciler grubu adamdan ve kadından özür dilemişler. Adam bütün çocuklara dondurma ısmarlamış. Minik İzciler grubu ile adam ve kadın arkadaş olmuşlar. Otel müdürü ilk defa böyle bir sorunla karşılaştığı için Minik İzciler grubu yüzünden bir daha sorun çıkarsa otelden gitmek zorunda kalırlarmış. Minik İzciler grubunun eve dönme zamanı gelmiş. Grubun yöneticisi eve dönerken grubuna “Bu gittiğimiz geziyle ilgili bir yazı yazın ya da resim yapın.” demiş. Herkes farklı farklı şeyler yapıp, sunmuş. Minik İzciler grubunun başkanı herkesin yaptıkları sunumu çok beğenmiş.
Evet, işte kitabın özeti bu. Neyse biz devam edelim. Karneleri dağıtma günü gelmişti. Herkes karnelerini almıştı. Ben her zamanki gibi takdir belgesini kapmıştım. Her karnenin arkasında Türkçe öğretmenimiz kitap listesi koymuştu. Ben listeyi görünce bitireyemeyeceğimi zannetmiştim.Çünkü Türkçe öğretmenimiz 5 tane kitap adı vermişti. Ben babamla listedeki kitapları almaya gittim. Birkaç gün sonra kitaplara başladım. Bu kitapları bitiremeyeceğimi zannettiğimi söylemiştim fakat şu anda kitaplar bitmek üzere. 4. kitaba başladım ve 4. kitabı bitirmeme 20 veya 25 sayfa var. Bu kitabı da bitirince son kitaba başladım. Meğersem kitap okumak hiç sıkıcı değilmiş. Daha önceki okuduğum kitaplara kendimi vermediğim için sıkıcı geliyormuş.
SİZLER DE KİTAPLARA KENDİNİZİ VEREREK OKUYUN
VE
KİTAPLARI ARKADAŞINIZ OLARAK GÖRÜN DÜŞMAN OLARAK
DEĞİL!!!