Kitap ve Toplum

 Dünya yaratıldığından beri sürekli olarak değişmekte ve gelişmekte olan bir yaşama ev sahipliği yapmıştır. İnsanlar yaşamları boyu deneyerek gözlemleyerek birçok bilgi edinmiş, edindikleri bilgilerin üzerine katarak çok daha fazla bilgiye ulaşmışlardır. Bu kadar çok bilginin daha kolay anlaşılması, kaybolmaması için bir somutlaştırma yöntemine ihtiyaç duyulmuş ve yazı sistemleri ortaya çıkmıştır. Öncelikle duvarlar, sonra kil tabletler, papirüsler, parşömenler derken en sonunda kitaplar ortaya çıkmıştır.

 

 “Bir kültürü yok etmek için kitapları yakmanız gerekmez. İnsanların onları okumayı bırakmasını sağlayın yeter.” demiştir Ray Bradbury. Kitaplar yalnızca öğrenilen bilgileri değil aynı zamanda hikayeleri, masalları, gelenekleri, anıları da saklarlar. Yani bir kültürü kültür yapan her şeyi. Bir toplumu toplum yapan da o topluma ait özellikerin bütünü olan kültürdür. Dolayısıyla kitap okumayan ve kültürünü öğrenmeyen insanlardan oluşan bir toplum da toplum olmaktan çıkar.

 

 “Okumak hayatınızı değiştirir. Okumak, bilinmeyen veya unutulmuş dünyaların kilidini açar. Okumak, okulun sınırlayıcılığından kaçmanıza ve otodidakt eğitiminizi sürdürmenize yardımcı olur.” Donalyn Miller bu sözüyle kitap okumanın birey üzerindeki etkisini harika bir biçimde açıklamıştır. 

 Okuduğunuz kitabın ne anlattığı önemli değildir. Örneğin bir hikaye kitabında Malorie Blackman’in “Okumak bir empati alıştırmasıdır, bir süreliğine başka birinin yerine geçme egzersizi.” sözü geçerlidir. Bir hikaye kitabına dalan insanın o an gerçek dünya ile olan ilişkisi kesilir ve kendini başka bir evrende, başka biri olarak bulur. Karakterlerle birlikte güler, ağlar, öfkelenir, özler, haksızlığa uğrar, hata yapar, özür diler… Kitap okuyan insan kendisi yaşamadan olaylardan ders edinir, farklı bakış açıları kazanır… Kısacası kitap okuyan insan derinlik kazanır, her anlamda gelişir. 

 Okumak aynı zamanda binlerce yıllık bilgi birikimlerine kolayca ulaşmamızı sağlar. İnsan ilgi duyduğu bir alanda okudukça o alandaki uzmanlığı artar, o alanla ilgili yaptığı iş neyse onu layıkıyla yapar.

 

 Kitap okumayan insanlar bunun eksikliğini hissetmezler. Çünkü bir insanın sınırlarını fark etmesi ve bunları genişletmesi için öncelikle kendi bilgi ve deneyimler havuzunu geliştirmesi gerekir, bu da kitap okumakla sağlanır. Sınırlarının farkında olmayan insan zaten bir gelişme çabası içinde olmadığından hallerinden memnunlardır. Kitap okumayanların cefasını çeken yine onlarla aynı toplumda bulunan ve sınırlarını genişletmek isteyenlerdir.

 

 Yaptığı işi hakkını vererek kaliteli yapan, farklı bakış açıları kazanmış, edindiği derslerle olgunlaşmış bir insanın kalitesi; elini attığı her işte, adım attığı her ortamda fark edilir. Kitap okuyan, gelişmiş insanlardan oluşan toplumlar da her anlamda öne çıkarlar. Yer altı kaynakları çok zengin olan bir toplum madencilik bilgisine sahip değilse bir şey elde edemez. Harika doğal yapıları olan bir ülkede turizmin incelikleri bilinmiyorsa yapılar tek başına bir şey başaramaz. Dolayısıyla bir toplumda kitap okumayan insanlar varsa onların yaptığı işler, bulundukları ortamlar tüm toplumu etkiler.

(Visited 9 times, 1 visits today)