Annem mutfaktan sesleniyordu:
“Oğlum, hadi gel, kahvaltı hazır!”
Gece boyunca çok acıkmıştım. Bu yüzden büyük bir heyecanla abimle babamı çağırmaya gittim. Hep birlikte kahvaltımızı yaptık ve hazırlanıp okula doğru yola çıktık.
Okula vardığımızda öğretmenlerin bir şeyler için hazırlık yaptığını fark ettim. Birden hatırladım: Bugün kütüphane gezimiz vardı! Normalde kütüphaneleri pek sevmezdim. Ama nedense bu sefer içimde bir kıpırtı vardı.
Servise bindik ve kısa bir yolculuğun ardından kütüphaneye ulaştık. İçeri girer girmez herkes kendine bir kitap seçmeye başladı. Arkadaşlarım aldıkları kitapları heyecanla inceliyor, bazen birbirlerine gösteriyorlardı. Ben de rafların arasında dolaşmaya başladım.
Derken bir köşede eski, yıpranmış bir kitap gördüm. Sayfaları sararmış, kapağı yırtık pırtıktı. Ama nedense beni kendine çekmişti. Kitabı almak istedim ama raftaki en üst sıradaydı ve uzanamıyordum. Öğretmenimden yardım istedim. Gülümseyerek yanıma geldi ve kitabı bana verdi.
Kitabın kapağını açar açmaz şaşkınlıktan donakaldım. İçindeki bir kahraman, sanki canlanıp yanıma gelmişti! Kocaman gözlerle bana bakıyordu. Rüya gördüğümü düşündüm ama her şey fazlasıyla gerçek gibiydi. Kitaptaki kahraman bana elini uzattı ve:
“Haydi, maceraya başlıyoruz!” dedi.
Tam elimi uzatacakken bir ses duydum:
“Ömer, hadi uyan!”
Gözlerimi açtım ve her şeyin bir rüya olduğunu fark ettim. Ama o eski kitabın kapağı hâlâ gözümün önündeydi. Belki de gerçek bir maceranın başlangıcıydı, kim bilir?