Ankara’daki kitap fuarına son gününde gitme şansı elde ettim. Yaptığım en güzel alışverişlerden biriydi. Kitap okuma alışkanlığını kazanmak benim için küçüklüğümden beri çok zor olmuştu. Hem okuma, yazma güçlüğü hem dikkat bozukluğum var. Ancak ne mutlu ki son birkaç yılda bunu aşmayı başardım. Bu kitap fuarına giderkende elimde okumak istediğime emin olduğum kitapların bir listesi vardı elbette.
Genelde kitap araştırması yapan bir insan değilim. Benim için hayatımda değerli olan insanların beğendiği kitapları okumayı tercih ediyorum. Kapağını veya görünüşünü beğendiğim için kitap almam nadir bir durumdur. Bunun yerine çok sıkça insanlardan fikir almayı tercik ederim. Ben insanların kendilerini yakın hissettikleri kitapları hep çok değerli bulmuşumdur. O insanın iç dünyasını yansıttığını hissederim. Bu da benim için çok değerlidir.
Sanırım bu alışkanlığım eskiden en sevdiğim arkadaşlarımdan birinin okuduğu kitabı annemin kitaplığında bulup okumam sonucu başlamıştı. Onun ve benim altını çizdiğimiz yerlerin ne kadar farkı olduğunu ve kitap boyunca ne kadar farklı notlar aldığımızı gördüğümüzde kapılmıştım bu düşünceye. O günden beri de hiç değişmedi. Hala bi insanı anlamak için yapılabilecek en cömertçe ve anlamlı hareketlerden biri olduğunu düşünüyorum.
Kitap fuarına girdiğimde etraf kalabalıktı. Babam ben ve kardeşimi güvenli bir köşede bekletti o sırada da gidip hepimize giriş bileti aldı. Sonra ben onlardan ayrılıp gezinmeye, aradığım kitapların bulunduğu standlara gitmeye koyuldum. En çok listemde roman ve tiyatro kitabi vardı. Listemde olmayan pek az kitap aldım.
Çok uzun kuyruklar ve kitaplarını yazarlara imzalatmak için sıralanan insanları gördükçe o ruha birazcık daha dahil lur gibiydim. Çok mutlu ve huzurlu hissettim o endişe verici kalabalığa rağmen. Etrafım kitaplarla çevriliydi. Uzun bir süre hissetmediğim bi huzur hissettiğimdi son hatırladığım şey…