Kişilik Yansıması

Her sabah olduğu gibi bu sabah da taze demlenmiş kahvemin derin kokusuyla başladım güne. Karşımda duran takvim, dikkatimi çekti birden. Bugün günlerden pazarmış meğer. Günlük gazetem kesin gelmiş olmalıydı. Kapının kenarındaki kutunun içinden aldım ve kahvaltıdan sonra okumak üzere masanın üzerine bıraktım. Gazete okumak için en keyifli zamandı benim için kahvaltı sonrası. Klasik bir pazar kahvaltısından sonra aldım masada duran gazeteyi elime. İlk iki sayfaya şöyle bir göz gezdirdikten sonra uzun zamandır görmek istediğim haber gelmişti sonunda.

Yıllardır dört gözle beklediğim yeni model maskeler gelmişti artık. Fiyatları henüz yazmıyordu ama ben zaten ne kadar olursa olsun vermeye hazırdım. Bu yeni modeller herkesin rüyasıydı diyebilirim çünkü eski modellerin özellikleri ihtiyaçları karşılayamıyordu artık. Göstermeye başlamıştı bir kere. Artık insanların ne düşündüğünü görmeye başlamıştık. Hatta bu yüzden insanlar dışarı çıkmaya korkuyorlar ama bu yeni modeller öyle mi… Herkesin merakla beklediği bu yeni sürüm modeller her şeyden önce yüzde yüz saklama özelliğine sahip. Yani kimse kimsenin gerçek duygularını göremiyor ve sahip olduğunuz bedeni yüzde yüz maskeliyor. Eskisinde de vardı buna benzer özellikler tabii ancak bu yeni modellerde eskilerinden tamamen farklı daha nice özellikler var. Eğer isterseniz tek bir tuşla insanları bile görmeyebilirsiniz ve hatta belki karakterinizi saklamanın da ötesinde kendinize tamamen olmanızı istediğiniz bambaşka bir beden, karakter de yaratabilirsiniz. İnanılmaz değil mi?

Bazen düşünüyorum da acaba bu maskeler çıkmadan önce nasıl yaşıyordu insanlar? Şahsen ben onlarsız bir hayat düşünemiyorum. Herkesin duygularınızı, düşüncelerinizi, yaşınızı, bedeninizi görüyor olması çok korkutucu bir şey olmalı. Hem kusursuz, mükemmel olmak varken neden kendinizi gösteresiniz ki?  Bence, şu an yaşadığımız dünyada bunu isteyecek tek bir kişi bile yoktur.

Gazetenin kalan yapraklarını okumaya devam ettiğimde son sayfada en sevdiğim yazarın imza ve tanışma günü afişi dikkatimi çekti. Tam üç gün sonra, kendi müstakil evinin bahçesindeymiş. Yazdığı bütün kitapları severek okuduğum ve aynı zamanda idolüm olan bu harika insan ile tanışma fırsatını elbette ki kaçırmayacaktım. Öyle böyle üç gün geldi çattı sonunda. Yeni maskemle beraber mavi pencerelerle kaplı taş villanın kapısının önündeydim. Arka bahçeye doğru giderken huzur verici bir ses geliyordu kulağıma. Maskenin ses tuşuna basmamışım meğer ama kapatmadım, yine de hoşuma gitmişti bu ses ve görmüştüm onu. Ahşap masasının önünde oturuyor, okurlarıyla sohbet ediyordu. Ben de katıldım onlara ve uzunca sohbet etmeye başladık. Gün boyu hikayeleri üzerine yorumlar yaptık. Neredeyse akşam olmuştu. En sona ben kalmıştım. Gün boyu öyle güzel şeyler yapmıştık ki hayran olmamak elde değildi. Maskelerin etkisini bir kat daha sevmiştim. Çıkmadan önce son bir kez bir şey sormak istedim ve ona maske bile olsa nasıl bu kadar kusursuz ve gerçekçi olabildiğini sordum. Verdiği cevap ise bir hayli beklemediğim bir şeydi: “Ben hayatımda hiçbir zaman maske kullanmadım, maskelere değil yalnızca aynalara güvenirim.”

(Visited 113 times, 1 visits today)