Hayatta problemler yaşamk kaçınılmazdır. Her insanın ara sıra problem yaşadığı konularla karşılaşması oldukça normaldir. Ancak bazı problemler vardık ki, hayatımızda bitmek bilmeyen bir döngünün içine sürüklerler bizi. Sürekli, açık bir yolda kırmızı ışığa takılmış gibi orada beklemekten başka çare bırakmazlar bize. Bu problemlerin başında ise mental hastalıklar yer alır.
Günümüz toplumunda insanların mental hastalıklarla boğuşmaları hala normalleştirilmiş değil hatta ne yazık ki insanların ilgi toplamak için yalan söylediği bir konu. Bu mental hastalıkların çirkin ve fiziksel sağlığa zararlı hali önlerine serildiğinde gözlerini çeviren ve sadece romantize edilmiş taraflarıyla ilgilenen insan sayısı çok fazla. Benimde en sık önünde durmak zorunda olduğum ışık bu.
Depresyon. Hepinizin ne olduğuyla ilgili fikri olduğuna eminim. Sosyal medya ve günlük hayatta çok sıklıkla karşılaşılan bir mental hastalık. Çoğumuzun bildiği kadarıyla kötü bir dönemden geçen, üzücü bir olay yaşayan insanlarda olan bir hastalık. Bu hastalıkla yüzleşen insanların otomatik olarak sürekli mutsuz olduğunu, normalden fazla uyuduğunu, iştah düzenlerinin bozulduğunu veya sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünebiliyoruz. Ama depresyonla aktif olarak savaşta olan bir insan için aslında depresyonun çok daha büyük yan etkileri var. Gündelik hayatta herkesin yapması beklenen şeyleri yapmak onlar için mental sağlığı yerinde bir insana kıyasla çok daha zor. Bunlar ödev, ders çalışmak gibi şeyler değil. Uyanmak, güne başlamak, kahvaltı etmek, haftada birkaç gün duş almak kadar “basit” gördüğümüz ve yaparken yaptığımızın bile farkında olmadığımız şeyler.
Hobileriniz, yapmak için can attığınız aktiviteler hayatta illaki vardır. Bu depresyondaki insanlar için böyle diye demiyorum. Ancak depresyondaki insanların yaşadığı sıkıntılardan biri de bu. Yapmaktan çok zevk aldığı hatta belki kendini ve bütün hayatını adadığı işleri yaparken artık haz duymazlar.
Depresyon aynı zamanda kendi etkileriyle başka mental hastalıklara da sebebiyet verebilir. Depresyonla mücadele eden insanların hayatlarını sık sık etkileyen bir yan etkisi iştah kontrolü veya kontrolsüzlüğüdür. Bu herkeste aynı olmamakla birlikte genel bir problemdir. Yeme bozukluklarına yol açma ihtimali yüksektir. Herkesin bu süreci kontrol ediş biçimi birbirinden farklı olduğu için bu faktörün herkeste doğuracağı etkiler birbirinden farklıdır. Bazı insanlar hayatta kalmak için yeterli miktarda yemek yemekte zorlananabilirler. Bazıları tamamen iştahsız kalabilir ve yemek yemenin anlamsız olduğunu düşündükleri noktaya gidebilirken bazıları aç kaldıklarındaki mide ağrısını yaşadıkları duygusal acıları bastırmak için kullanarak kendine zarar verebilir.
Bazıları ise bu tecrübenin tam karşıtı olan binge yeme bozukluğuyla karşılaşabilirler. Bu insanlar genellikle yemek yemeyi mutlu duygular veya huzur gibi kavramlarla eşleştirdiği için ne kadar yedikleri veya doyup doymadıkları farketmeksizin o huzuru bulma ümidiyle yerler.
Diyeceğim o ki bu problemler aslında bildiğimizden daha üst boyutları olan ve belkide yaşayıp deneyimlemeden yorum yapamayacağımız zorlukta olabilirler. Çevrenizde sizin bilmediğiniz ama o yoldaki trafik ışığına takılmış çokça kişi olması mümkün .Bu kişiler arasında çok sevip değer verdiğiniz ve yardım etmek istediğiniz bir kişi olması mümkün. Sizin hayatınızın ilerleyen dönemlerinde bu trafik ışığına takılmanız veya şu anda takılıp bekliyor olmanız mümkün. Bu nedenle bu konuda sahip olduğunuz bilgilerin size hayatınızın bir dönemimde yardımcı olması o kırmızı ışığın yeşile dönmesinde bir katkınız olması da çok mümkün.