Akşam yemeğinden sonra odasına çıkıp her zamanki gibi kulaklıklarını takarak yatağına uzandı Açelya. Amcasından aldığı bu küçük mp3 eşsiz bir duygu tattırmıştı minik kalbine. Amcasını çok severdi Açelya. Anne ve babasını kaybettiği ilk günden yanında olmuştu amcası. Ama ne yazık ki onla kalmasına izin vermemişti bu adaletsiz dünya. Sonuç olarak buradaydı küçük kız, şehirden kilometrelerce uzakta. dört bir yanı ağaçlarla çevrili onun gibi çocukların yaşadığı beyaz duvarlar arasındaydı.
-11 yıl sonra-
Görevliler bizi hızlıca yatakhanelere yerleştirmeye çalışırken saat daha onu beş geçiyordu. İlk başta neden bu kadar erken yattığımızı sormak istesemde kısa sürede denetliyicilerin geldiğini anlamıştım. Ama bugün hiçbir güç beni yatıramazdı çünkü; bugün benim hem doğduğum hem de öldüğüm gündü. Her yılın Ocak ayının birinci günü aynı soruları kendime sorarak sabahlardım. Bunlar başıma nasıl, neden geldi? Hiçbir zaman cevaplarını bulamasam da yine de soruyordum. Herkesin uyumasını ve ortamın sakinleşmesini bekledikten sonra kaç ay önce kırılmış fakat hala tamir edilmemiş pencereden çıkarak terasa ulaştım ve kimseye fark edilmemek için bahçeye inerek bana huzur veren mistik kokulu ormanın yolunu tuttum. Heybetli meşenin altına oturduğumda göz pınarlarımda akmayı bekleyen yaşlarımı serbest bıraktım. Damlalar geçtiği yerlerde karıncalanma hissi uyandırırken dışarıdaki soğuk, hassas tenimi bıçak gibi kesiyordu. İleriden gelen bağırış seslerini duyunca yaşlarımı silerek gözümdeki buğunun gitmesini bekledim ve merakla ilerideki nehre odaklandım. Hiçbir şey duyamayınca kanımı hareketlendiren adrenalini dinleyerek hızlı adımlarla oradan uzaklaşmaya başladım. Aklıma dolan türlü korku filmlerinden kesitler benim son hız koşmamı sağladığında ise önüme çıkan sert bir tabaka buna engel oldu ve gözyaşlarımın tekrar akmasına neden oldu. Bir adım gerilerken ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açtığımda gördüğüm şeye inanamadım. Önümde, toprak zeminde bütün çiçekleri kıskandıracak, ateş kırmızısı rengiyle bakanı büyüleyen bir ortanca vardı. Neyin beni durdurduğunu sorgulamak istesem de kırmızının en kışkırtıcı tonlarını barındıran bu ortancadan gözlerimi alamıyor, içimdeki dokunma isteğini daha da körüklüyordum. İçimdeki isteğe uyarak elimi ortancaya uzattığımda havada süzülerek bana gelen bir yaprağı görmemle irkilerek geri çekilmeye çalıştım fakat elim bana ihanet ederek alev rengi yaprağa dokundu. Temasla birlikte, adımı haykıran daha önce hiç duymadığım kalın tonda bir erkek sesiyle, parmak ucumda başlayan karıncalanma tüm vücudumu ele geçirdi ve saliseler içinde gözüme inen kırmızı perdeyle beraber kendimi karanlığa teslim ettim.
Ve kız 2017 yılının Ocak ayının birinci günü alev alev yanan kırmızıyla bütünleşti. Bir kızın ahlaksızlığı bir bebeğin masumiyetini kirletirken var olduğunu sandıkları dünyanın zaman kavramı geçmişin geleceğe vaat ettiği yıkılışla yok oldu. Adaletsizliğin getirisi olan adalet çökerken galibiyetin şeytanlarda olduğunun haberini salmıştı dört bir yana. Çünkü kırmızının soyu Açelyayla devam edecekti. Kırmızının kanından olan bu kızın devri şimdi başlıyordu. Kendi ruhunu katleden bu kız bugün yeniden doğmuştu.