Kiraz çok neşeli, arkadaşlarına karşı güler yüzlü ve anlayışlı biriydi. Annesi kiraz meyvesini çok sevdiği için kızının adını da “Kiraz” koymuştu. O gün Kiraz’ın on sekizinci doğum günüydü. Sabah bir heyecanla uyandı. Uyandığı gibi mutfakta kahvaltı hazırlayan annesinin yanına koştu. Annesi onun için çok güzel kirazlı bir pasta hazırlıyordu. Onu pastayı görmemesi için alelacele mutfaktan çıkarttı. Bir saat sonra ailesiyle birlikte kahvaltı yaptı. Sonrasında doğum günü için hazırlanmaya başladı. Üzeri beyaz incili lacivert bir elbise giyip saçına da beyaz bir kurdele taktı. Saat neredeyse üçe geliyordu. Arkadaşları yavaş yavaş gelmeye başladı. Herkes gelince annesi kendi elleriyle hazırlamış olduğu kirazlı pastayı getirdi. Pastanın üzerinde on sekiz adet mum vardı. Kiraz tam mumları üflediği sırada dışarıdan ani bir fren sesi duyuldu. Herkes ne olduğunu anlamak için pencerenin önüne koştu. Bir de baktılar ki minik sevimli bir köpek yavrusu nefes nefese kalmış arabanın önünde bayılmış şekilde duruyordu. Bütün komşularla birlikte hemen yavru köpeğin yanına koştular. Olan her şey tam mumları üflediği sırada olmuştu. Köpek neyse ki yaşıyordu fakat bayılmıştı. Karşı komşusu veteriner olduğu için yavru köpeği hızlıca muayene etti. Neyse ki çok önemli bir şeyi yoktu fakat ne yazık ki sol arka bacağı incinmişti ve üzerine basmaması gerekiyordu. Kiraz hemen annesinin yanına koştu ve “Anne lütfen bu köpeğin gidecek yeri yoksa evimize götürüp bakalım.” dedi. Annesi de bu teklifini kabul etti. Bu Kiraz’ın aldığı en iyi hediyeydi. Köpeğin adını da “Vişne” koydular.